Kendi ölümünü " şeb-i arus " yani düğün gecesi olarak gören Hz. Mevlana , dünyadan ayrıldıktan sonra geride kalanlara şöyle sesleniyordu :
" Öldüğüm gün tabutum yürüyünce , bende bu dünya derdi var sanma . Bana ağlama ! Yazık yazık , vah vah ! deme . Şeytanın tuzağına düşersen " Vah vah 'ın sırası o zamandır. Yazık yazık ! o zaman denir.
Cenazemi gördüğün zaman " Ayrılık ayrılık " deme ! Benim buluşmam , görüşmem o zamandır.
Beni mezara koyunca , " Elveda " demeye kalkışma . Mezar , cennet topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün ya doğmayı da seyret . Güneşle Aya batmaktan ne zarar gelir ki ?
Sana batmak görünür , ama o doğmadır , parlamadır . Mezar hapis görünür , ama canın hapisten kurtuluşudur .
Yere hangi tohum ekildi de bitmedi , yetişmedi ? Niçin insan tohumuna gelince bitmeyecek , yetişmeyecek zannına kapılıyorsun ?
Hangi kova suya salındı da dolu olarak çekilmedi ? Bu tarafta ağzını yumdun mu o tarafta aç. "