Translate

24 Şubat 2025 Pazartesi

MOR ÇATI & MOR CEPKEN

Müthiş bir bilgi, okuyun derim...
Yörük Kadını.

Yörük kadını yaşlanıp iyice deneyim kazanınca Kezbence olur adı.
O oymağın bilge kişisi, akıl danışılanıdır artık.

Göçebe yörüklüğünün kadınlarına tanıdığı yüce bir haktır mor cepken. Erkeklerin ise korkulu rüyasıdır.

 "Mor Cepken", Karacaoğlan türkülerinde geçer. Günümüzde Ege, Muğla, Antalya ve Toros yörüklüğünde yaşlı kadınlar tarafından hâlâ bilinir.

Yörük kızlarının çeyiz bohçasına önce "Mor Cepken" konur. Kenarları sarı simgelerle işlenmiş, yelek biçiminde, mor renkli bir giysidir. Yörük kızları sevdikleriyle evlenirlerdi.

Başlık parası gibi alışkanlıkları yoktu. "Mor Cepken" evlilikte yeri, zamanı geldiğinde, darda kalan yörük kadınının erkeğine karşı kullandığı bir boşanma özgürlüğünün simgesidir.

Mor renk ihanete uğramış, aldatılmış, aşkın rengidir.

 “Mor Çatı” adı oradan gelir. Bizler dünyaya Mor Cepken’i yeterince tanıtabilseydik 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü “Mor Cepken Günü” olarak kutlardık.

Evli yörük kadını, ihanete uğrayınca ya da kocası tarafından aşağılanıp dövülünce, bir şekilde Mor Cepken’i giyip herkesin görebileceği bir yere otururdu.

 Bu “Ben bu herifi boşadım” demektir. O zaman akan sular durur, herkes işini gücünü bırakır.

Masal anaları ile doğum ebeleri "Mor Cepken" giyen kadının çevresini alırlar. Boşadığı kocası ise evinden dışarı çıkamaz, kahveye gidemez, kimse yüzüne bakmaz.

Büyük ödün verip de karısına Mor Cepken’i çıkartamazsa ömür ömüre dul kalacaktır.
Kimse ona dul-şaşı kızını bile vermez. Körocak olarak kalır.

 Göçebe yörüklüğünün kadınına tanıdığı hakka, özgürlüğe bakın siz! 1800 yılların sonlarında Nazilli kasabasının Aydın dağlarında, dağa çıkarak kadın hakları için savaşan “Gizemli Kadın Efe” de bunlardan biridir.

Ege yöresinin unutulmaz bir eridir.
Mor cepken Ege efelerinin giydiği bir giysidir.

Buralarda efelik kadın erkek işi değil yürek işidir.

Kybele, Artemis, Tahtacı yörüklerinden bu yana kadın baştacıdır bu topraklarda...

Alıntı

22 Şubat 2025 Cumartesi

GAMZEDEYİM DEVA BULMAM

Tüm şarkıların bir hikayesi vardır. Şarkılar, kendisini severek dinleyen her gönülde gizli kalmış bir aşk hikayesini çağrıştırır. Gamzedeyim Deva Bulmam şarkısı da bu tür şarkılardan biridir.

Hikayenin kahramanı Kemani Tatyos Efendidir. 1858 yılında İstanbul’da doğmuş Türk musikisine bestekar, güftekar olarak 50 ye yakın eser bırakmış, ömrü yokluk içinde geçen öldüğünde kilise defterine ‘Tatyos, 1913 Çalgıcı’ olarak kaydı yapılan bir keman virtiözü…

Tatyos pek konuşkan biri değilmiş. Onun ne düşündüğünü neler hissettiğini okuyabilen anlayabilen birkaç arkadaşı, dostu varmış. Koltuğunun altında kemanı, tütünden sararmış bıyıkları, çökmüş avurtları, uykusuzluk ve aşırı içkiden kan çanağına dönmüş göz çukurları ile hayatın yükünü omuzlarında taşıyan, çocukluğundan beri dilini gönlüne hapseden ruhuyla ancak kemanıyla anlatacaklarını anlatan, önceleri düğünlerden kıt kanaat geçimini temin eden daha sonra Galata’daki Pirinççi gazinosundaki hayatı ve yaptığı besteler, semailer, peşrevlerle tanınmış ve İstanbul’un dört bir yanında düzenlenen fasıl heyetlerinde Tatyos Efendinin eserleri çalınır olmuş.

Tatyos Efendinin en yakın iki dostu yazar, gazeteci, besteci Ahmet Rasim Bey ve gazinodan arkadaşı kemençeci Vasili’dir. Bir akşam Beyoğlu’ında Ahmet Rasim, Vasili ve Tatyos Efendi ‘Ehl-i aşkın neşvegah-ı kuşe-i meyhanedir. İle başlattıkları musiki meşki ‘Bilsen ne bela geçti şu biçare serimden’ semaisiyle devam etmiş Tatyos Efendi gece boyunca kemanı elinden hiç bırakmamış. ‘Mani oluyor halimi takrire hicabım’ gibi içli şarkıları peşpeşe döktürmüş.

Gece nihayete ererken meyhanede birkaç müşteri ve sandalyeleri toplayıp yerleri süpüren birkaç çocuktan başka kimse kalmamışken Vasili ve Ahmet Rasim Bey’de tam gitmeye hazırlanırken Tatyos Efendi kemana uzanmış sanki saatlerdir içen ve çalan o değilmiş gibi kemanı omuzuna yerleştirip, hafifçe başını kemana eğerek, dudaklarında acı bir tebessümle o ana kadar duyulmamış o uşşak şarkıya giriş yapıyor;

Gam-zedeyim deva bulmam/Garibim bir yuva kurmam/Kaderimdir hep çektiren/İnlerim hiç reha bulmam.

Elem beni terketmiyor/Hiç de fasıla vermiyor/Nihayetsiz bu takibe/Doğrusu takat yetmiyor.

Ehl-i dilin yoktur kadri/Uğraşma gel Tatyos gayri/Eserin çok kıymetin yok/Git talihine küs bari.

Tatyos kemanı omuzundan indirdiğinde hiç kimsenin tek bir kelime edecek hali yoktur. Vasili hıçkıra hıçkıra ağlıyor meyhane de kalanlar da göz yaşlarını birbirlerine sezdirmeden silmeye çalışıyorlar. Birkaç hafta içinde İstanbul’da bu şarkıyı ezberlemeyen ne  hanende ne sazende kalıyor.

Tatyos’un naaşı Kadıköy’de bir kilisenin ayin salonuna getirildiğinde, iki elin parmaklarını geçmeyen kalabalığa ibretle bakan Ahmet Rasim, daha dün Galata’da Beyoğlu’nda onu dinlemek için yüzlerce kişinin akın ettiği salonları düşününce, insanların vefasızlığına hayıflanıyor.

Cenazesinde üç bacısı, dul eşi, Ahmet Rasim, kendisiyle yıllardır çalıştığı iki sazende ve kilisenin uzak köşesinde ağlayan bir kadından ibaret küçük bir topluluk uğurluyor son yolculuğuna Tatyos’u…

Bu şarkının hikayesini Ahmet Rasim’e vefatından hemen önce Vasili hasta halinde anlatıyor:

-Tatyos’un Ortaköy’de bir çocukluk aşkı varmış. Kendi cemaatinden olan kızın ailesi aniden Erivan’a göçünce kavuşamamışlar. Tatyos’da sonradan şimdiki eşiyle evlendirilmiş. Beraber içtikleri o gece kızın İstanbul’a döndüğünü ve otuz yıldır evlenmeyip kendisini beklediğini öğrenmiş Tatyos.

Ahmet Rasim Bey Tatyos’un kilisede yapılan cenaze töreninin sonunda oturduğu yerden kalkarken kilise sırasına bırakılmış bir zarfı farkediyor. Zarfın üzerinde ‘Tatyos ile birlikte defnedilecektir’ yazmaktadır.

Zarfı otuz yıl önceki çocukluk aşkı olan kadın Ahmet Rasim Bey’e fark ettirmeden onun yanındaki sıraya koymuştur. Ahmet Rasim zarfı alıp usulca ceketinin cebine koyar. Zarfın kendi yanına konulmasının bir tesadüf olamayacağını düşünüp ve zarfın içindekileri okumanın belki de Tatyos’a karşı ifa edilecek son görev olacağına kanaat getirerek yalnız Ahmet Rasim Bey tarafından görülen ve yarım saat sonra Tatyos’un naaşı ile birlikte toprağa verilen zarfın içinde ki kağıt da şu dizeler yazılıdır:

Gam-zedesin devan benim/Garip kuşsun yuvan benim/Çektiğimiz yeter gayri/Kaderimsin inan benim

Takat yetişmez eleme/Bülbül imrenir çileme/Bizim şu kara sevdamız/Kalsın öteki aleme/

Elbet kadrini bilirim/İste canımı veririm/Küsme talihine Tatyos/Çok durmam ben de gelirim.

Tarihe karıştı eski sevdalar

19 Şubat 2025 Çarşamba

GÜÇLÜ BACAKLAR İLE GEÇ YAŞLANMAK.

BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN.. Yaşlandığımızda ayaklarımız daima güçlü kalmalıdır. *
 Yaşlandığımızda / yaşlandığımızda, saçın grileşmesinden (veya) cildinin sarkmasından (veya) kırışmasından korkmamalıyız. *
 ABD Dergisi'nin "Önleme" dergisinde özetlendiği üzere * uzun ömürlülük * belirtileri arasında * güçlü bacak kasları * * en önemli ve gerekli olanı * olarak en üstte listelenmiştir.
 Bacaklarınızı iki hafta hareket ettirmeyin, bacak gücünüz 10 yıl azalır. *
 Danimarka'daki Kopenhag Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, iki haftalık * hareketsizlik sırasında * hem yaşlı hem de gençlerin bacak kas gücünün üçte bir oranında zayıfladığını ortaya çıkardı ki bu da * 20-30 yıllık yaşlanmaya eşittir. *
  Bacak kaslarımız zayıfladıkça, daha sonra _ rehabilitasyon egzersizleri _ yapsak bile iyileşmemiz uzun zaman alacaktır. *
 Bu nedenle yürüyüş gibi düzenli egzersizler çok önemlidir. *
 Tüm vücut ağırlığı / yükü bacaklarda kalır. *
 Ayak, insan vücudunun ağırlığını taşıyan bir tür * sütundur *.
  İlginçtir ki bir kişinin kemiklerinin% 50'si ve kaslarının% 50'si iki bacaktadır. *
  İnsan vücudunun en büyük ve en güçlü eklem ve kemikleri de bacaklardadır. *
 "Güçlü kemikler, güçlü kaslar ve esnek eklemler, insan vücudundaki en önemli yükü taşıyan" Demir Üçgeni "oluşturur." *
  İnsan faaliyetinin% 70'i ve kişinin hayatındaki enerjinin yakılması iki ayak tarafından yapılır. *
 Bunu biliyor musun?  Bir insan gençken, * kalçaları küçük bir arabayı kaldıracak kadar güçlüdür! *
 Ayak, * vücut hareketinin merkezidir. *
 Her iki bacak birlikte insan vücudundaki sinirlerin% 50'sine, kan damarlarının% 50'sine ve içlerinden akan kanın% 50'sine sahiptir. *
 Vücudu birbirine bağlayan büyük dolaşım ağıdır. *
 Yalnızca ayaklar sağlıklı olduğunda * geleneksel kan akımı * * düzgün bir şekilde akar, böylece güçlü bacak kaslarına sahip kişiler kesinlikle * güçlü bir kalbe sahip olurlar.
 Yaşlanma ayaklardan yukarıya doğru başlar. *
 Bir kişi yaşlandıkça, beyin ve bacak arasındaki talimatların aktarımının doğruluğu ve hızı, kişinin gençliğinden farklı olarak azalır. *
 Ayrıca, * Kemik Gübre Kalsiyumu * * adı verilen şey, zaman geçtikçe er ya da geç kaybolacak ve yaşlıları kemik kırılmalarına daha yatkın hale getirecektir. *
 Yaşlılardaki kırıklar, özellikle beyin trombozu gibi ölümcül hastalıklar olmak üzere * bir dizi * komplikasyonu * tetikler. *
 Yaşlı hastaların% 15'inin uyluk kemiği kırığı nedeniyle bir yıl içinde öleceğini biliyor musunuz? *
  Bacak egzersizi, 60 yaşından sonra bile asla çok geç değildir. *
 Ayaklarımız zamanla yavaş yavaş yaşlansa da, ayaklarımızı egzersiz yapmak ömür boyu sürecek bir iştir. *
 Sadece bacakları güçlendirerek, * daha fazla yaşlanmayı önleyebilir. *
 Bacaklarınızın yeterli egzersiz yapmasını sağlamak ve bacak kaslarınızın sağlıklı kalmasını sağlamak için her gün * en az 30-40 dakika * * yürüyün...


İRİ BAMYA...

İRİ "BAMYA".. 
Hani bamyanın minikleri makbuldür ya en pahalı bamyalar en küçükleridir, özenle tek tek ayıklanır minicik bamyalar halbuki en şifalı bamyalar en büyük en ucuz iri iri çekirdekli olanlarıdır, neden mi? Bamya çekirdeklerinde üç önemli 'ilaç madde' var;
Glutatyon, Lectin ve Quercetin.
Glutatyon, son dönemde kapsül olarak alınması çok 'moda' olan bir madde ki bedenimizin oksitleyici etkilere karşı en önemli savunma mekanizmalarından. Bamyada fazlaca olmakla birlikte birçok gıdada azar azar var ve ben 'hap hakkımızı' gerçek ilaçlarda, besinlerle alamayacağımız bitkisel takviyelerde kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Glutatyon hücrelerimizi oksitlenmeye karşı güçlü bir şekilde koruyor, özellikle karaciğer ve beyin koruyucu etkisine dair önemli bilimsel veriler var.
Lectin meme kanserine karşı koruyucu olduğu bilimsel olarak gösterilmiş bir madde. Quersetin ise, akciğer, mide bağırsak, prostat kanserine ve lenfomalara karşı koruyucu.
Çekirdekler aynı zamanda demir, fosfor, bakır, K vitamini ve süpriz bir şekilde de protein içeriyor. Vejetaryenler bamya yemeğindeki iri çekirdekleri nohut veya yeşil mercimekle buluşturduğunda 'kıymalı bamya' kadar protein içeriğine sahip bir yemek tüketebilirler, tabii bu da iri bamyalar için geçerli, küçük bamyaların protein içeriği daha düşük.Tarihi antik Mısır dönemine hatta daha da eskilere dayanan bu sebzeye Kleopatra'nın çok düşkün olduğu söyleniyor.
Bir küçük kase kadar bamyadaki çözünebilir bitkisel lif, günlük lif ihtiyacının %80'ini karşılayacak düzeyde ve bu da hem bağırsak çalışmasını artırması için çok yardımcı hem de kan şekerini dengeleyici bir unsur, ancak bamyanın kan şekerini dengeleyici etkisi sadece bununla sınırlı değildir. İçerisinde pankreasın insülin salgılamasını aktive eden ve hücrelerin insüline hassasiyetini artıran moleküller keşfedildi. Bamyayı çoğunun sevmeyip de ona 'SÜMÜKLÜ BAMYA' demelerini sağlayan bamyadaki jelimsi reçineli maddelerin bağırsakta istenmeyen 'kötü' kolesterolü ve yağları yapıştırma etkisi var, bunları yapıştırıp dışkı ile atılmalarını sağlıyorlar. Böylece düzenli tüketimde kandaki kötü kolesterol düşerken iyi kolesterol de artıyor. Şifa olsun... 🙏🙏💖💖

Dr.Elif Güveloğlu..

8 Şubat 2025 Cumartesi

Kayseri 'den çıkan otomatik vites Mucidi..

Otomatik Vitesin Mucidi - Amerikalı Sanılan Mucit Aslında Kayserili!
1895'de Kayseri'nin Muncusun (Güneşli) köyünde fakir bir Ermeni ailesinden doğan, 1979 tarihinde Amerika'nın Ohaio eyaletinin Clevland kentindeki evinde vefat eden Asadur Sarafyan'ın dikkat çeken yaşam hikayesi… Amerika'da Oscar Banker olarak bilinen Sarafyan, otomobillerin otomatik vitesinin mucididir…
Asadur Sarafyan
Kayserili mucit Asadur Sarafyan, Anadolu'nun Kayseri iline bağlı eski adıyla Muncusun olan şuan ise Güneşli Mahallesi olarak bilinen köyde doğup büyüyen bir yetenek. Genç yaşta eğitim için Talas'taki Ermeni okuluna yazılan Asadur, İzmir'de öğretmenlik yapan ablasının yanına gitmek istese de annesinin ısrarıyla eğitimini tamamlamaya karar verir.

1913'te, sadece 50 dolarla Amerika hayallerini gerçekleştirmek üzere İzmir'den ayrılan Asadur, Panonia adlı göçmen gemisiyle uzun bir yolculuktan sonra 1914'te New York'a ulaşır. İlk olarak Brooklyn'de kalan genç mucit, daha sonra Chicago'ya yerleşir ve marangozluk yaparak geçimini sağlamaya başlar.

Asadur, iş dünyasına desinatör olarak adım atar ve Mitchell Motor Company tarafından fark edilerek çırak olarak işe alınır. Makine mühendisliği konusundaki ilgisini sürdüren Asadur, Racine Tool & Machine Company'de çizimler yaparak başlar. Bir olay, genç mucidin hayatını değiştirir; bir makineyi çalıştıramayan firma zor durumda kalınca, Asadur devreye girer ve başarılı bir şekilde problemi çözer.
Bu olay, Asadur Sarafyan'ın makine mühendisliği kariyerine yön verir. Otomatik araba vitesini icat eden Asadur, bu buluşuyla General Motors'un dikkatini çeker ve otomatik vites, önce otobüslerde sonra tüm araçlarda yaygın olarak kullanılmaya başlar. Ayrıca, helikopter vitesi gibi bir dizi önemli icada imza atan Asadur, Amerikan Ordusu için de çeşitli sistemler geliştirir.
Sarafyan'ın buluşları arasında havalı direksiyon, gaz pompası, hidrolik fren sistemi gibi pek çok otomotiv yeniliği bulunmaktadır. Ayrıca, portatif elektrikli testere, pres sistemleri, matbaa makineleri ve kompresörle çalışan otomatik şırınga gibi sağlık sektöründe de devrim niteliğinde buluşlar yapar.
Hayatının sonuna kadar orta halli bir yaşam süren Asadur Sarafyan, 2 Ocak 1979'da Ohiodaki evinde kanserden hayatını kaybederken, adına 400'e yakın patent kayıtlıdır. Dünya, onu Oscar Banker olarak tanısa da, o mütevazılığını kaybetmeyen gerçek bir Anadolulu deha olarak hatırlanır.

Kaynaklar :  Newyork times, Washington post old news

DÜNYACA ÜNLÜ MUCİT BİLİM İNSANLARIMIZ...

Dünyaca ünlü ama anlatılamayan (!) 
Müslüman Bilim Adamları.

1. Akşemseddin:  Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu buldu.

2. Ali Kuşçu:  Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazdı.

3. Ebul-Vefa:  Trigonometri’de tanjant, cotanjant, sekant, kosekantı bulan büyük alim.

4.Birûni:  İlk defa dünyanın döndüğünü ispat etti.

5. Ebu Kâmil Şü’ca:  Avrupa'ya matematiği öğretti.

6. Ebu Ma’şer: Med-Cezir  (Gel-Git) olayını ilk o buldu.

7. Battâni:  Dünyanın en büyük kaşifidir. Trigonometrinin kaşifi.

8. Câbir Bin Hayyan:  Atom bombası fikrinin babası ve kimya biliminin atası büyük alim.

9. Cezerî:  8 asır önce otomatik sistemin kurucusu ve bilgisayarın babası.

10. Demirî:  Avrupalılardan 400 sene önce zooloji ansiklopedisini yazdı.

11. Farabî:  Ses olayını ilk defa fiziki yönden açıklamıştır. Sesin fiziki izahını ilk defa o yaptı.

12. Gıyâsüddin Cemşid:  Matematikte ondalık kesir sistemini ilk o buldu.

13. İbn Cessar:  Cüzzamın sebebini ve tedavisini 900 sene önce açıkladı.

14. İbn Hatip:  Vebânın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ilmi yoldan açıkladı.

15. İbn Firnas:  Wright kardeşlerden bin sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştirdi.

16. İbn Karaka:  900 sene önce harika bir torna tezgahı yaptı.

17. İbni Türk:  Cebirin temelini atan bilginlerdendir.

18. İdrisî: Yedi asır önce bugünküne çok benzeyen dünya haritası çizdi.

19. İbni Sina:  Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutuldu. Tıbbın babasıdır. AVRUPA ya göre adı AVICENNA’dır.

20. Kadızâde Rûmi:  Yaşadığı asrın en büyük matematik ve astronomi bilginidir. Fizik kurallarını astronomiye uyarladı.

21. Kambur Vesim:  Verem mikrobunu R.Koch’tan 150 sene önce keşfetti.

22. İbnün Nefis:  Avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfetti.

23. Piri Reis:  400 sene önce bugünküne en yakın dünya haritasını çizdi.