Translate

4 Haziran 2025 Çarşamba

NASIL KANSER OLUNUYOR?

NEDEN KANSER OLUYORUZ ? BU YAZIYI OKUDUKTAN SONRA DAHA İYİ ANLAYACAKSINIZ..!

NEDEN KANSERSİN.?

Hayatında hep şeker oldu. Çayı, kahveyi şekersiz içmedin. Kahvaltıya reçelsiz ve krem çikolatasız oturmadın. Beyaz pirinç ve ekmeğin şeker olduğunu unuttun. İçinde yüksek oranda fruktoz bulunan meyveleri kiloyla yedin. İçinde glukoz ve aspartam olan ürünler tükettin. Kolanın ve gazlı içeceklerin şeker ve zehir karışımı olduğunu bile bile içtin. Önce insülin direncin başladı sonra şeker hastası oldun, 150 kilo oldun ama durmadın.
Palm yağı, ayçiçek yağı, mısır özü yağı, margarin ve trans yağ içeren ürünleri kullandın. Tereyağı ve zeytinyağı tüketmedin ki organlarından biri iflas edene kadar bunları yedin.
Paketlenmiş hazır sıvı ve katı tüm ürünlerdeki koruyucu kimyasalların seni kanser edeceğini önemsemedin. Salçanı, makarnanı, turşunu hatta, limonu sıkıp limon suyunu bile kendin yapmadın. Hazır almak kolayına geldi. Pazardan nohutunu, fasülyeni bile almadın, bunları konserve satın almak yemek basitti.
İnsanlar 4000 yıldır misvak vb. doğal malzemelerle diş fırçalarken sen gittin 35 açılı sentetik diş fırçasını ağzına soktun. O da yetmedi; bildiğimiz çamaşır deterjanının şeker ve naneyle karıştırılmış şekli olan diş macunu ile hayat boyu diş fırçaladın ve bunun bir kısmını yuttuğunu göz ardı ettin. Bal ve karbonatın dişlerini tartarlardan bile temizlediğini bilmedin ve dişleri de o macunlarla çürüttün.
Çamaşır deterjanının ve yumuşatıcının vücut ısısı ile deri tarafından emildiğini ve deri kanserinin en büyük nedeni olduğunu umursamadın. Çamaşırlarını boraks ve karbonat karışımı ile yıkayıp yumuşatıcı gözüne elma sirkesi koyarak muhteşem bir temizlik elde edeceğini umursamadın.
Bulaşık makinesine deterjan ve parlatıcı koyduğunda, o deterjanı ve parlatıcıyı yediğini fark etmedin. Deterjan yerine karbonat, parlatıcı yerine sirke koyarak hem sağlıklı hem de tertemiz bulaşıkların olacağını önemsemedin.
Evde basitçe kostik ve zeytin yağını karıştırıp kalıplara dökmek ve kendi doğal sabununu yapmak dururken, gidip içerisinde bin tane kimyasal zehir olan o sabunlarla her sabah yüzünü bedenini yıkadın. Her gün bu daha da iyi diye pazarlanan o şampuan zehirleriyle saçını yıkadın.
Evini arap sabunu gibi doğal yağlarla üretilmiş bir sabun yerine, temiz olsun diye çamaşır suyuyla sildin. O su buharlaştıkça soludun ve akciğer kanseri oldun.
Karıncaları, böcekleri, sinekleri; limon karbonat fesleğen acı biber vb doğal yollarla evinden uzak tutmadın. Bastın böcek zehrini, o ağır kimyasalları temizlesen bile gitmez bunu unuttun. Soludun ve eşyaların üzerinden ellerinle ağzına soktun. (O kadar kandırıldın ki, böcek zehrine neden böcek ilacı dendiğini bile sormadın.)
Yaşamını mahveden büyük şehirde egzoz gazı solumaya ve araba kullanmaya devam ettin.

Resmen radyoaktif olan cep telefonunu kulağına 2 saat yapıştırdın. Radyoaktif olan wi-fi (kablosuz ağ) vericisini evin içine soktun, radyoaktif olan alıcı bilgisayarı da kucağından indirmedin. Yatarken cep telefonunu hep başucunda tuttun ama uçak moduna almayı aķıl etmedin.

Hem çocuğunun odasına hem de kendi yatak odana gece lambası koydun ve geceleri açık tuttun. Bağışıklık sisteminin gelişmesini ve kanserden korunmayı sağlayan melatonin hormonunun gece uyurken zifiri karanlıkta üretildiğini hiç duymadın ya da duydun ama boşverdin.
Doğal beslenmeyen hayvanları, sebzeleri, meyveleri ve tahılları yedin ve adına da “doğal beslenme” dedin
Üzerinde “organik” yazan her gıdayı gerçekten organik sandın bunlara normalden fazla para bile ödedin ama bir gıdanın gerçekten organik sayılabilmesi için gerekli standartlar nelerdir ve aldığın organik(!) ürün gerçekten de organik midir hiç merak edip araştırmadın incelemedin.
Yiyeceklerini cam ve toprak kaplarda saklamak ve pişirmek yerine çelik ve bilmediğin kaplamalarla kaplı kaplarda pişirdin yedin. En önemlisi de mutfağının her yerine plastik, teflon ve alüminyum soktun ve çizildikçe onları da yediğini unuttun.
Denize lağım ve fabrika atıkları boşaltırken o denizden çıkan balığı yedin, midyeleri yedin.
Fast food’un her aşamasının zehir ve ölümcül olduğu bas bas bağırılırken sen tepsi kadar pizzaları götürüyordun, üç katlı hamburgerleri yuvarlıyordun.
Evine naylon torba, naylon kıyafet, sentetik ayakkabılar terlikler soktun. Kıyafetlerinde sadece pamuk, bambu lifi, keten tercih etmedin.
Sobayı attın ve evine klimayı ve bilimum elektrikli ısıtıcıyı soktun.
Toprağa dokunmuyor ve stresten gülümsemeyi unutuyorsun.
Sonuç; sokaktaki her on kişiden üçü kanser. Sen de ya bu üç kişiden birisin ya da tüm bu saydıklarımı ısrarla yapmaya devam edersen, bir süre sonra dördüncüsü de sen olacaksın… Hadi seni geçtik de kardeşim, peki ya çocuğunun suçu ne?”

Kaynak: Dr. Taner Akman

SEVDİKLERİMİZ İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN LÜTFEN DUYARLI OLALIM,BU GÖNDERİYİ MUTLAKA PAYLAŞALIM...

3 Haziran 2025 Salı

BALKON KAPATMA VE YARGITAY KARARI

Yargıtay'dan cam balkon kararı: Apartmanda oturanları ilgilendiriyor

Yargıtay'dan cam balkon uygulamalarıyla ilgili emsal karar. Kat maliklerinin izni olmadan yapılan kapatmalar kaçak yapı sayılacak.

Son yıllarda balkonlarını camla kapatarak yaşam alanlarını genişletmek isteyen birçok apartman sakini, bu uygulamalar nedeniyle komşularıyla anlaşmazlık yaşayabiliyor. 

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin aldığı bir karar ise, bu konuda önemli bir hukuki zemini netleştirdi. Alınan kararla birlikte, cam balkon uygulamalarının nasıl değerlendirileceği konusunda yol haritası çizildi.


BALKONLAR ORTAK ALAN SAYILIYOR 

Balkonlar, binaların dış cephesine taşan ve genellikle ortak kullanım alanı olarak nitelendirilen bölümler arasında yer alıyor.

Bu nedenle bu alanlarda yapılacak her türlü değişiklik, iç mekan tadilatlarından farklı olarak özel izinlere tabi tutuluyor. Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, apartmanlarda yapılacak dış cephe değişiklikleri için tüm kat maliklerinin en az beşte dördünün yazılı onayı gerekiyor. Aksi halde yapılan müdahaleler, "kaçak yapı" statüsüne giriyor.

CAM BALKON DEĞİŞİKLİĞİ MAHKEMEYE TAŞINDI 

Yargıtay’ın kararına konu olan davada, bir apartman sakini, başka bir kat malikinin balkonunu projeye aykırı biçimde camla kapattığını ve bu durumun düzeltilmesini talep etti. Ancak ilk derece mahkemesi, balkonun daireye dahil edilmesinin ruhsata tabi olmadığı ve benzer uygulamaların diğer dairelerde de yapıldığı gerekçesiyle davayı reddetti.

YARGITAY'DAN AÇIK UYARI 

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, bu kararı bozarak önemli bir değerlendirme yaptı. Kararda, cam balkonla kapatılan alanın yapısal bir değişiklik yarattığı ve bina bütünlüğünü etkilediği gerekçesiyle, bu işlemin diğer kat maliklerinin beşte dördünün yazılı izni olmadan yapılamayacağı vurgulandı.

PVC veya cam malzeme kullanılması, işlem ruhsata tabi olmasa bile durumu değiştirmiyor. Bu tür müdahalelerin “sabit eser” niteliği taşıdığı ve izinsiz yapılamayacağı belirtildi.

CAM BALKON YAPTIRMAK İSTEYENLER DİKKATLİ OLMALI 

Yargıtay’ın bu kararı, cam balkon uygulaması yaptırmak isteyen apartman sakinleri için bağlayıcı nitelikte. Ortak alanda yapılacak her türlü müdahalenin hukuki zemine oturtulması gerektiği ve komşuların büyük çoğunluğunun yazılı izninin alınmasının zorunlu olduğu net bir şekilde ifade ediliyor.

Aksi takdirde, yapılan işlem kaçak yapı sayılarak, eski haline getirilmesi gerekebilir.

Alıntıdır. 

 



30 Mayıs 2025 Cuma

BİR AVUÇ YER !

Dünyadan ne kadar yer kalacak?”

Tolstoy’un hikâyesinde, fakir bir köylü cömertliğiyle bilinen bir kraldan toprak ister.
Kral der ki:
“Sabah güneş doğarken yola çık. Akşama kadar yürüdüğün tüm arazi senin olacak. Ama bir şartla: Güneş batmadan başladığın yere dönmelisin. Dönemezsen hiçbir şey alamazsın.”

Köylü sevinçle kabul eder. Sabah yola koyulur. Sulak araziler, meyve bahçeleri, pınarlarla dolu verimli topraklar görür. “Ah Ya Rab, ne güzel yerler!” diyerek durmadan ilerler.
Fakat bir an döner ve güneşin batmak üzere olduğunu fark eder!
“Yetişemezsem hepsi boşa gider!” diyerek koşmaya başlar.
Koşar, koşar, tam başladığı yere ulaşır… ama oracıkta düşüp can verir.

Kral, onun için bir mezar kazdırır. Bir çubukla toprağı işaret eder ve der ki:
“İnsana dünyada kalan yer işte bu kadar.”

28 Mayıs 2025 Çarşamba

YOL HİPNOZU

YOL HİPNOZU NEDİR ?

Yol hipnozu çoğu sürücünün bilmediği ve farkında olmadığı bir fiziksel durumdur.

Yola çıktınız 2.5 saat sonra yol hipnozu başlar , hipnoz olan sürücünün gözleri açıktır .

Ancak gözün gördüğünü beyin kayıt etmez , analiz etmez .

Yol kenarında duran araca veya önde giden TIR' a arkadan çarpma kazalarının bir numara sebebi YOL HİPNOZU dur .

YOL HİPNOZU olan sürücü çarpma anına kadar son 15 dakika hiçbişey hatırlamaz .

Kaç km hızla gittiğinin , önündeki aracın hızını analiz edemez , genellikle çarpışma 140 km ve daha üzeridir .

YOL HİPNOZU 'ndan korunmak için 2-2.5 saate 15 -30 dakika durmak hava almak , kahve içmek gerekir .

Yol hipnozu uzun yolda 4. Saate zirve yapar . Film tamamen kopmuş olur.

Yolda giderken belli yer ve araçları not edip hatırlamak yapmak gerekir .

Son 15 dakika hiçbişey hatırlamıyorsan kendini ve yolcuları ölüme götürüyorsun demektir .

Bu Hipnoz gece daha çok olur ve yolcular da uyuyor ise durum çok vahim olur .

Sürücü her 2.5 saate durmalı ve dinlenmeli , zihni sürekli açık olmalıdır .

Gözler açık fakat zihin kapalı ise , ya ölürsün , ya yaralı veya maddi hasarlı.

24 Mayıs 2025 Cumartesi

ANNELER - MOTHERS

“Cennet annelerin ayakları altındadır.” mealindeki hadisin ifadesi, bütün annelerin cennete gideceği anlamına gelmez. Burada annelerden çok, evlatların annelerine karşı göstermeleri gereken saygıya işaret edilmektedir. Bu anlamda, Allah’ın emirlerine aykırı olmadığı sürece, bütün annelere itaat etmek, saygı göstermek, cennetin önemli bir anahtarıdır ve bu anlamda cennet bütün annelerin ayakları altındadır.



Nitekim, Lokman suresinde Allah şöyle buyurmaktadır:

“Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi zayıflık üstüne zayıflık çekerek onu (karnında) taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (Onun için biz insana): 'Bana ve anne-babana şükret.' diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş, ancak banadır."

"Eğer anne ve baban, bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itâat etme. Ancak onlarla dünyâda iyi geçin. Bana yönelenlerin yolunu tut. Sonunda dönüşünüz yalnız banadır. O zaman ben size, yaptıklarınızı haber vereceğim.” (Lokman, 31/14-15).



22 Mayıs 2025 Perşembe

ŞAİR VE KADIN

KERAMET SENDE OLSAYDI...

Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu.
Sonra o kadın ansızın onu terk etti.      
Adam kadının ardından şiirler yazmaya 
devam etti.
Daha çok yazdı. 
Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu.
Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti 
ve büyük bir şir dinletisi sundu.
Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama "merhaba" dedi.
Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı.
Kadın, "beni tanımadın mı" dedi.
Adam, "hayır tanımadım" dedi.
Nasıl tanımazsın!
Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben; 
Seni şair yapan kadın...
Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi.
“Keramet sende olsaydı, o koluna taktığın
 adam da şair olurdu..

Pablo NERUDA 

Şiir gibi bakan ADAM’lar 
şiirden anlayan KADIN’ları sevmeli.
Sevmeli ki, ziyan olmasın mısralar..

15 Mayıs 2025 Perşembe

PEJOYU BİLEN VAR MI?

"SEN PEJOYU BİLİYON MU?"

Adamın biri, Peugeot (Pejo) marka bir minibüs alır.
Sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. Minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
Yolculardan biri:
-Kaptan yavaş... Bir yere çarpacaz! der.
Şoför:
-Sen Pejo'yu biliyon mu? der.
Yolcu:
-Hayır! der.
Şoför:
-O zaman susacan, der ve devam eder.
Minibüs hızlanmaya devam eder.
Bir yolcu daha seslenir:
-Oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Amca ne bilsin...
-Hayır! der.
-O zaman susacan! der, şoför...
Bu kez bir kadın seslenir:
-Hamileyim! Lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürcem!!!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Kadın:
-Yok! der.
Şoför yine aynı cevabı verir.
Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
-Yavaş git kardeşim, öldürcen bizi!!!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Genç:
-Biliyorum lan, ne olacak? der.
Şoför:
-O zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?