Translate

25 Ekim 2024 Cuma

O GÜNLERDEN BU GÜNLERE... ZAMAN NE ÇABUK GEÇİYOR...

Bir çok fotoğrafı var ama beni en çok etkileyen bu fotoğraf. 
Tek delikli kemerin tokası değiştirilmiş, çift delik yapılmış.

80 küsür sene önce tenis maçı izlerken, yüzerken, sahilde kumda otururken, kürek çekerken, at binerken, konser izlerken, zeybek oynarken, dans ederken, heykel incelerken,salıncakta çocuk gibi gülerek sallanırken bile fotoğrafı var.

O dönemin kıyafetlerine,
ayakkabılarına bakıyorsun; 
sanırsın dünya moda ikonu.
Aman Tanrı'm diyorsun, 
nasıl bir ruh üfledin de çıtayı en üste koydun ?

Bu kadar GÜZEL bir ÖRNEK İNSAN nasıl olabilir?

Ama oldu, bütün dünya gördü, 
halen görmekte işte !
Hayvanlarla, çocuklarla,okulda genç kızlarla,delikanlılarla,cephede askerlerle, komutanlarla, dahası köylülerle, şairlerle, yazarlarla sanatçılarla..

Dua etmişliği de var, vaaz
vermişliği de.

"Bana yeniden üniformamı giydirtmeyin!" 
deyip ültimatom vermişliği de var.

Tek bir ağacı kesmemek için koca köşkü yürütmüşlüğü de var, 
bozkır Ankara'ya Atatürk Orman Çiftliği' ni kurmuşluğu da..

Kalbine kurşun yemişliği de var, 
ülkesi için savaştan savaşa koşmuşluğu da.

Yirmi iki yıl, rakamla da yazıyorum, tam 22 yılını cephede geçirmişliği o güzelim ayaklarını asker potinlerinden çıkarmamışlığı, askeri tayınını yemeden sofraya oturmamışlığı da var, bir çok ülke liderini sofrasında ağırlamışlığı da var.

Ama ne acıdır ki "Evde yiyecek kalmadı oğul" diye mektup yazan anacığına:
"Bu para Milli Mücadelenin parasıdır. Vatanı kurtarmak için topladık, konunun ehemmiyeti büyük, size şu an para
gönderemem anacığım,
şimdilik evdeki halıları satın” demişliği de var.

Ve tarihin görüp göreceği en yoksul, en çaresiz savaşlarından birinde
 "Geldikleri gibi giderler" 
demişliği de var.

Ömrünü, emeğini, aklını, sevgisini milletine verdiği gibi, tüm malını mülkünü de milletine bağışlayıp geçmiş bir Atamız var.

Peki ya şimdi ...?!
(Alıntı)

21 Ekim 2024 Pazartesi

HAKARET OLARAK KABUL EDİLEN CEZA VERİLEN SÖZLER.....



Yerel mahkemeler tarafından verilen ve Yargıtay tarafından onanan kararlar sonucunda hazırlanan listeye göre hakaret kabul edilen kelimeler şu şekilde:

- AMERİKAN UŞAĞI: YARGITAY 16. CD (E:2018/551 K:2018/671 T:13.03.2018)

- APTAL: YARGITAY 4.CD (E:2020/8119 K:2020/15398 T:05.11.2020)

- ART NİYETLİ: YARGITAY 4.CD (E:2012/6933 K:2012/28633 T:04.12.2012)

- AŞAĞILIK: YARGITAY 18.CD (E:2015/6120 K:2015/2530 T:10.06.2015)

- AZGIN DUL: YARGITAY 18.CD (E:2015/6120 K:2015/2530 T:10.06.2015)

- AYI: YARGITAY 4.CD (E:2015/5853 K:2015/29903 T:27.05.2015)

- BEYİNSİZ: YARGITAY 18.CD (E:2015/2639 K:2015/2852 T:17.06.2015)

- BOYNUZLU: YARGITAY 4.CD (E:2020/14573 K:2021/9780 T:18.03.2021)

- BÖLÜCÜLÜK YAPMAYIN: YARGITAY 5.CD (E:2013/13057 K:2014/13166 T:23.12.2014)

- BUNAK: YARGITAY 2.CD (E:2010/35246 K:2012/41578 T:29.03.2021)

- CEBİNİZİ DOLDURUYORSUNUZ: YARGITAY CGK (E:2017/18-848 K:2018/312 T:26.06.2018)

- ÇAKAL: YARGITAY 23.CD (E:2015/4284 K:2015/5323 T:19.10.2015)

- ÇALMAK: YARGITAY4.CD (E:2020/11997 K:2021/6738 T:25.02.2021)

- ÇİRKİN SURAT: YARGITAY CGK (E:2013/4-521 K:2014/54 T:11.02.2014)



- ÇOCUK KATİLİ: YARGITAY 4.CD (E:2015/10421 K:2015/30267 T:01.06.2015)

- ÇÜRÜK DOMATES: YARGITAY 4.CD (E:2011/36640 K:2013/22930 T:07.10.2013)

- DANA: YARGITAY 2.CD (E:2011/26161 K:2013/5887 T:21.03.2013)

- DAVAYI SATTI: YARGITAY 18.CD (E:2015/34641 K:2017/6807 T:31.05.2017)

- DECCAL: YARGITAY 16.CD (E:2017/1486 K:2017/4427 T:12.06.2017)

- DELİ: YARGITAY 4.CD (E:2008/21092 K:2009/2589 T:17.02.2009)

- DEYYUS: YARGITAY 2.CD (E:2011/9251 K:2012/45816 T:13.11.2012)

- DİKTATÖR: YARGITAY 16.CD (E:2018/3171 K:2018/5020 T:10.12.2018)

- DOLANDIRICI: YARGITAY 18.CD (E:2015/26439 K:2016/12596 T:07.06.2016)

- DOMBİLİ: YARGITAY 23.CD (E:2015/13865 K:2015/5464 T:21.10.2015)

- DÜMBÜK: YARGITAY 18.CD (E:2015/32126 K:2016/17667 T:16.11.2016)

- ENAYİ: YARGITAY 15.CD (E:2014/6713 K:2016/7761 T:19.10.2016)

- ERKEKLERLE YATIP KALKIYORSUN: YARGITAY 4.CD (E:2021/22105 K:2021/21312 T:09.09.2021)

- EŞEK: YARGITAY 15.CD (E:2015/10608 K:2016/9438 T:12.12.2016)

- ETEK GİYMESİ GEREKEN BİR ADAMSIN: YARGITAY 4.CD (E:2013/33459)

- FARE: YARGITAY 4.CD (E:2012/29981 K:2014/2514 T:29.01.2014)

- FIRILDAK: YARGITAY 4.CD (E:2020/34939 K:2021/9068 T:15.03.2021)

- GERİ ZEKALI: YARGITAY 15.CD (E:2018/9033 K:2020/3754 T:12.03.2020)

- HAİN: YARGITAY CGK (E:2018/18-342 K:2018/378 T:27.09.2018)

- HAYSİYETSİZ: YARGITAY 18.CD (E:2018/8132 K:2019/3826 T:26.02.2019)

- HAYVAN: YARGITAY 2.CD (E:2011/27235 K:2013/7902 T:11.03.2014)

- HIRSIZ: YARGITAY 4.CD (E:2019/3986 K:2021/28634 T:07.12.2021)

- HİTLER: YARGITAY 16.CD (E:2019/6019 K:2019/8465 T:27.12.2019)

- HOVARDA: YARGITAY 18.CD (E:2016/2016 K:2018/2155 T:20.02.2018)

- İĞRENÇ: YARGITAY 4.CD (E:2021/1370 K:10616 T:24.03.2021)

- İKİYÜZLÜ: YARGITAY 4.CD (E:2015/22863 K:2019/18597 T:02.12.2019)

- İT: YARGITAY 16.CD (E:2020/7346 K:2021/271 T:28.01.2021)

- İT OĞLU İT: YARGITAY13.CD (E:2013/5850 K:2014/9707 T:18.03.2014)

- KAÇAKÇI: YARGITAY 16.CD (E:2019/3989 K:2020/2258 T:02.06.2020)

- KANI BEŞ PARA ETMEZ: YARGITAY 4.CD (E:2013/33459 K:2016/1538 T:01.02.2016)

- KANI BOZUK: YARGITAY 16.CD (E:2018/3029 K:2018/4514 T:05.11.2018)

- KARI GİBİ KAÇMA: YARGITAY2.CD (E:2013/35727 K:2014/21302 T:18.09.2014)

- KARINLA DOST HAYATI YAŞADIM: YARGITAY 4.CD (E:2011/18824)

- KAŞAR: YARGITAY14.CD (E:2015/7961 K:2016/875 T:28.01.2016)


- KATİL: YARGITAY 16.CD (E:2019/11164 K:2020/2033 T:13.03.2020)

- KE-MAL: YARGITAY 11.CD (E:2019/4404 K:2019/8470 T:28.11.2019)

- KENDİNİ BİR BOK SANMAK: YARGITAY 4.CD (E:2014/27210 K:2015/2533 T:02.02.2015)

- KER: YARGITAY16.CD (E:2019/11075 K:2020/1805 T:06.03.2020)

- KENDİNİ KAÇ PARAYA SATTIN: YARGITAY 4.CD (E:2018/3121 K:2019/14414)

- K*Ç YALAMAK: YARGITAY 18.CD (E:2020/1169 K:2020/6092 T:16.03.2020)

- K*ÇINA GİRSİN: YARGITAY 18.CD (E:2015/3116 K:2015/3572 T:29.06.2015)

- KÖPEK: YARGITAY2.CD (E:2011/8780 K:2012/45647 T:12.11.2012)

- KUDUZ: YARGITAY 16.CD (E:2020/1876 K:2020/3519 T:03.07.2020)

- LAN: YARGITAY CGK (E:2009/4-196 K:2009/248 T:.2710.2009)

- MAL: YARGITAY 4.CD (E:2014/27210 K:2015/2533 T:02.02.2015)

- MASON: YARGITAY 16.CD (E:2017/1486 K:2017/4427 T:12.06.2017)

- MAYMUN: YARGITAY 2.CD (E:2011/24094 K:2013/3387 T:20.02.2013)

- MECZUP: YARGITAY 16.CD (E:2016/5885 K:2017/3760 T:19.04.2017)

- MÜFTERİ: YARGITAY 16.CD (E:2016/1474 K:2016/3955 T:10.06.2016)

- MÜNAFIK: YARGITAY 18.CD (E:2017/2034 K:2017/9550 T:25.09.2017)

- NEMRUT: YARGITAY16.CD (E:2016/2716 K:2017/3869 T:25.04.2017)

- OSURUK: YARGITAY http://18.CD (E:2019/8374 K:2019/15411 T:05.11.2019)

- ÖKÜZ: YARGITAY 4.CD (E:2012/34201 K:2013/31993 T:12.12.2013)

- ÖRGÜTÇÜ: YARGITAY18.CD (E:2016/17387 K:2019/462 T:08.01.2019)

- PAVYON KADINI: YARGITAY 2.CD (E:2011/3575 K:2013/22036 T:30.09.2013)

- PİS ERMENİ: YARGITAY 4.CD (E:2014/15126 K:2015/25931 T:03.04.2015)

- PİSLİK: YARGITAY 4.CD (E:2020/20258 K:2020/12135 T:15.10.2020)

- PKK’LI: YARGITAY 3.CD (E:2018/2778 K:2019/2 T:07.01.2019)

- PUŞT: YARGITAY 4.CD (E:2015/25752 K:2020/626 T:13.01.2020)

- REZALET KARAR: YARGITAY18.CD (E:2015/11462 K:2015/10888 T:11.11.2015)

- REZİL: YARGITAY 4.CD (E:2017/1901 K:2020/17650 T:24.11.2020)

- RÜŞVETÇİ: YARGITAY 4.CD (E:2006/9660 K:2008/5205 T:01.04.2008)

- SAHTEKAR: YARGITAY16.CD (E:2018/551 K:2018/671 T:13.03.2018)

- SALAK: YARGITAY 4.CD (E:2020/20273 K:2020/13343 T:22.10.2020)

- SAPIK: YARGITAY 18.CD (E:2015/27516 K:2017/408 T:12.01.2017)

- SARAY SOYTARISI: YARGITAY 16.CD (E:2018/1392 K:2018/1295 T:25.04.2018)

- SATILMIŞ: YARGITAY 4.CD (E:2009/16387 K:2011/17532 T:17.10.2011)

- SAZAN: YARGITAY 23.CD (E:2015/4284 K:2015/5323 T:19.10.2015) 

- SEFİL: YARGITAY 4.CD (E:2019/3850 K:2019/15124 T:03.10.2019)

- SENİ PARAMLA SATIN ALIRIM: YARGITAY 4.CD (E:2012/33854 K:2014/7344 T:05.03.2014) 

- SOYSUZ: YARGITAY 16.CD (E:2017 /1939 K:2017/5106 T:03.10.2017)

- SÜFYAN: YARGITAY 16.CD (E:2016/1474 K:2016/3955 T:10.06.2016)

- SÜRTÜK: YARGITAY 4.CD (E:2013/33173 K:2014/35081 T:04.12.2014) 

- ŞAKLABAN: YARGITAY 16.CD (E:2019/8029 K:2020/595 T:23.01.2020)

- ŞARAPÇI: YARGITAY 11.CD (E:2017/11989 K:2018/3486 T:12.04.2018)

- ŞARLATAN: YARGITAY18.CD (E:2015/27980 K:2016/14289 T:28.06.2016) 

- ŞEREFSİZ: YARGITAY 16.CD (E:2017/1014 K:2017/4691 T:22.06.2017)

- TACİZCİ: YARGITAY 18.CD (E:2019/7465 K:2019/12402 T:17.09.2022)

- TERÖRİST: YARGITAY16.CD (E:2017/317 K:2017/3803 T:02.05.2017) 

- TETİKÇİ: YARGITAY 2.CD (E:2010/28561 K:2010/30230 T:02.11.2010)

- TİRAN: YARGITAY 11.CD (E:2019/4869 K:2019/8859 T:05.12.2019)

- TOP: YARGITAY /4.CD (E:2013/14870 K:2015/30041 T:28.05.2015) 

- TOSBAĞA: YARGITAY 4.CD (E:2013/26390 K:2014/16646 T:07.07.2014)

- VATAN HAİNİ: YARGITAY 16.CD (E:2018/551 K:2018/671 T:13.03.2018)

- YAHUDİ: YARGITAY 16.CD (E:2017/1486 K:2017/4427 T:12.06.2017) 

- YANDAN ÇARKLI: YARGITAY 4.CD (E:2013/26390 K:2014/16646 T:07.07.2014)

- YAPTIĞINIZ İŞİN İÇİNE SI**YIM: YARGITAY 15. CD (E:2012/6180 K:2012/41043 T:11.09.2012)

- YAVŞAK: YARGITAY 3.CD (E:2017/19528 K:2018/14193 T:02.10.2018)

- YEZİT: YARGITAY 16.CD (E:2016/6928 K:2017/4807 T:19.07.2017) 

- YOLSUZLUK: YARGITAY 8.CD (E:2017/9234 K:2017/11414 T:16.10.2017)

- YÜRÜTME: YARGITAY 18.CD (E:2016/15036 K:2019/30 T:07.01.2019)

- YÜZÜNE TÜKÜRÜLSE YARRABİ ŞÜKÜR DER: YARGITAY 4.CD (E:2012/12487 K:2014/2703 T:30.01.2014) 

- ZENNE: YARGITAY 4.CD (E:2021/27623 K:2021/22707 T:28.09.2017)

- ZEVZEK: YARGITAY 18.CD (E:2016/5910 K:2017/3859 T:04.05.2017)

- ZORBA: YARGITAY 16.CD (E:2017/2489 K:2017/5502 T:27.11.2017)

 

18 Ekim 2024 Cuma

DEVECİ ARMUDU

Deveci Armudu..🍐

Günümüzde Türkiye' nin tarımdaki ihraç kalemlerinden biri olan; lezzeti, dayanıklılığı ve büyüklüğü ile ünlü,hoş aromalı bir armut çeşididir. 

1963 yılında dünyadaki meyvecilik alanında ekol olmuş, Fransızlar tarafından 22 isimden biri seçilen ve üretici Lütfi Deveci'nin ismini almış bir çeşittir. Deveci’nin anlattığına göre;

“1960 yılıydı, ava meraklı bir insandım. Bir gün av dönüşü, yoldaki hayvan izine düşmüş armut meyvesi dikkatimi çekti. Normalde o mevsime kadar bu meyve yaşamaz. Bu sebeple o tek meyve çok dikkatimi çekti ve çevrede araştırarak, armudun ağacını buldum. 

Ağaçtan aşı kalemleri aldım ve daha sonra bunları İtalyan ve Fransız armutları ile evlendirdim. Yaklaşık üç yıl sonra bu evlilikten, ağırlığı bir buçuk kiloyu geçen armutlar ortaya çıktı. Onlara Deveci Armudu adını verdim." 

Armudu bulduğu dönemin ilkbahar olduğunu hatırlıyor Lütfi Deveci. Yani eski hasadın çoktan kalktığı ve meyvelerin tekrar çiçek açtığı dönem.

Bu kadar uzun süre bu meyvenin bozulmadan kalması da ürüne ayrı bir değer katıyor. Dünyadaki armut çeşitlerinin ağırlığı 300 - 400 gramı geçmezken Deveci armudu ise 1,5 - 2 kiloya kadar ulaşıyor ve lezzeti de bir başka güzeldir.
Alıntı

9 Ekim 2024 Çarşamba

BOŞNAK

BOŞNAKLARIN KÖKENİ
Yard. Doç. Dr. Aydın BUDAK
Boşnak-Başnak: Kaşgarlı Mahmut (1072-1073) yılında yazdığı Divan-ı Lugat’it Türk adlı eserinde “Bizans-Rum ülkesine en yakın oturan Türk boyu Peçeneklerdir” demektedir. “Başnak” kelimesini de “başında tolgası, sırtında zırhı olmayan er” şeklinde açıklamaktadır. 
Bizanslı Eflatuncu filozof-devlet adamı (1018 – 1078) Michael Psellos 967-1077 olaylarını anlattığı Khronographia (Vakayiname) adlı kitabında Balkanları tamamen hakimiyetleri altına alan 1050 yılında da bütün Trakya’yı işgal eden Peçenekleri anlatırken çağdaşı Kaşgarlı Mahmut’la aynı ifadeyi kullanıyor:
“Peçenekler zırh giymez ve başları miğfersizdir. Kalkan da taşımazlar. Savaşta bağırarak saldırırlar, püskürttükleri düşman askerlerini takipederek öldürürler. Derin vadilerde ve uçurumlarda yaşarlar. Ölüm karşısında korku bilmezler.”
Bir doğulu bilginin Başnaklar, bir Bizanslı tarih yazarının da Peçenek Türkleri hakkında aynı ifadeleri kullanmaları Peçeneklerle Başnakların aralarında bir köken farkının olmadığını göstermektedir. 
Türkolog N. A. Baskalov, Türk Menşeli Rus Aile Adları adlı kitabında Peçenek kelimesini Peçe-on-ok şeklinde tahlil edip peçe=bey; arı beyi; Peçenek’in de Onokların beyi anlamına geldiğini söylüyor. Aynı mantıkla hareket ettiğimizde Başnakların Peçenek boylarından biri olduğunu ve Başnak sözünün baş+on+ok’tan kısaldığını kabul etmemiz mümkündür
Bağdatlı Mesudî 941 yılında yazdığı Mürucü’z-Zeheb (Altın Çayırlar) adlı eserinde Hazarlarlla Alanlara yakın ve bunlarla batı arasında 4 Türk kavmi bulunduğunu, bunların en cesurlarının Bacnak olduğunu kaydediyor. Mesudî’nin sıraladığı bu dört boydan Bacgard ve Nükerdeler Macar asıllı Bacnak ve Becneler ise Peçenek boylarıdır. 
Bütün bu ifadeler Mesudî’de adı geçen Bacnakların Kaşkarlı’nın bahsettiği Başnaklar olduğunu şüphe bırakmamaktadır. 
Bugün ne sebep ve hangi mantıkla olduğunu anlayamadığımız bir şekilde Boşnak-Başnakların Osmanlı döneminde İslamiyeti kabul etmiş bir Balkan kavmi olduğu fikri ön plana çıkarılıyor. Hâlbuki yine 11. asırda yaşamış bulunan Endülüslü El-Bekrî o asırda İslamiyet’in Peçenekler arasında iyice yayıldığını, hatta Peçenekler arasından İslam dini âlimlerinin çıktığını söylüyor
11. Asırda henüz Kayı Boyu’nun Osmanlı Devletini kurmadığı göz önünde tutulursa Boşnakların Osmanlı fütuhatı döneminde Müslümanlığı kabul ettiği iddiası boşa çıkmaktadır. Yakın tarihlerde Sırp zulmüne uğramış olan Boşnaklar Müslüman bir topluluktur, ama her şeyden önce Türk’türler
Yard. Doç. Dr. Aydın BUDAK
BUDAK Aydın: “Yurdumuza Yerleşen Oğuz-Türkmen Boyları ve Bazı Yer Adları”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Yayınları
KUMAN-PEÇENEK DEVLETİ
Miladi 1034 yılından itibaren Peçenek ve Kuman Türklerinin, Rodop'lar , Batı Trakya ile Pirin ve Vardar Makedonyası bölgelerine, hatta İstanbul surları önüne kadar inmeleri, Bizans'ı çok ciddi olarak telaşlandırmıştır. Bu nedenle Bizanslılar , 1050 yılında büyük bir ordu teşkil edip Peçenek ve Kuman Türklerinin üzerlerine sevk etmişlerdir. Fakat, Bizanslılar büyük bir yenilgiye uğrayınca barış andlaşması yapılarak Bizans devleti vergiye bağlanmıştır. 
Bu andlaşmayı takip eden 30 yıllık süre içerisinde Rodoplar, Batı Trakya ve Makedonya Peçenek Türklerine tabî olan Kuman Türklerine terk edilmiştir. Peçenek Türkleri ise, Kosova, Yeni Pazar ve Bosna'ya doğru çekilmişlerdir.
Kuman Türkleri miladî 1087'de Peçenek Türkleri ile birlikte Bulgaristan, Makedonya, Yeni Pazar, Kosova, Bosna ve Arnavutluğu içine alan ve başkenti Kumanova olan "Kuman-Peçenek Türk Federasyonu" nu kurmayı başarmışlardır. Fakat bu iki kardeş Türk kavmi Bizanslılarla ve gayri Türk unsurlarla savaşacakları yerde, birbirleriyle savaşarak "milli birliği" yıkmışlardır. Bu nedenle 1087 yılında kurulmuş olan "Kuman-Peçenek Türk Federasyonu" 1091 yılında yıkılarak varlığını ve politik fonksiyonunu tarihin karanlıklarına terk etmiştir.
POMAK TÜRKLERİ
Doç.Dr. Hüseyin MEMİŞOĞLU

30 Eylül 2024 Pazartesi

ANNELİK

Ahtapotun anneliği hiçbir canlının anneliğine benzemez.
Dişi Ahtapot çiftleşmeden sonra bir oyuk bularak oraya yerleşir.
Yumurtlamaya başlar ve yumurtlama işlemi bittikten sonra kuluçkaya yatar.
Yumurtalarını yuvanın tavanına çengelle asar gibi dizer.
Yumurtalara devamlı su pompalayarak onların temiz kalmalarını sağlar.
Her ne pahasına olursa olsun yuvasını terk etmez.
Yavrular yumurtadan çıkmadan açlığa dayanamazsa birkaç kolunu yer ve bu şekilde tüm yavrular yumurtadan çıkıncaya kadar hayatta kalır ve yumurtaları korur...

Ancak uzun süren kuluçka dönemi onu aç ve bitkin bırakır, 
tüm yavrular yumurtadan çıkınca o da yuvasında can verir.
Hayata yeni başlayan yavrular için anne ahtapotun cansız vücudu yaşama tutunmaları için iyi bir besin kaynağı olur.
Bu yüzdendir ki hiçbir dişi ahtapot yavrularının büyüdüğünü göremez...😔
Alıntıdır. 

29 Eylül 2024 Pazar

HANGİSİ ? NEDEN ?

ÜZÜM SİRKESİ Mİ, 
ELMA SİRKESİ  Mİ ?
Son yıllarda bir “Elma sirkesidir” reklamı aldı başını gidiyor.
Diyetlerde, tariflerde ve zayıflama kürlerinde marifetleri ve üstünlükleri sürekli vurgulanıyor. 
Ve bu propaganda atakları sayesinde “Elma sirkesi”, sirke sektöründe çoktan ciddi bir pay sahibi oldu bile...
Eğer ben bu yazımın başlığında “ Elma sirkesi mi, Üzüm sirkesi mi” yazarak elma sirkesini soru cümlesinin başına önceleyerek koysa idim, ben de bu “Elma sirkesini” gündeme sokan propagandaların algısına teslim olmuş olurdum...
Üzüm sirkesi nerede ise üvey evlat gibi, ikincilik kürsüsüne itilmiş durumda.
Sadece Kelle-Paça çorbasını içerken hatırlanır oldu...
Peki bu “Elma sirkesini” önceleyen propagandaların sebebi nedir ve aslında hangi sirke daha faydalı ve kalitelidir ?
Derdimiz “sirke mi arkadaşım” demeyin sakın...
 Bakın bu hikayenin arkasında neler var, neler var?
Bir Türk Milliyetçisi olarak olgusunda ve sonucunda “Milli” renk ve iddası olmayan bir konu ile sizin kıymetli vakitlerinizi boşa harcatmayacağıma güvenin lütfen.
Öncelikle belirteyim ki “Üzüm sirkesinin tahtını” hiç bir yayın, hiçbir propaganda ve pazar kapma oyunları yıkamaz ve hiç bir meyve sirkesi üzüm sirkesi kadar faydalı değildir, olamaz...
 Üzüm sirkesi “şuna buna faydalıdır” diye anlatılan diğer meyve sirkelerinin tüm özelliklerini bünyesinde bulundurur ve bir de üstüne üstelik diğer meyve sirkelerine faydaları açısından on tur fark atar...

Nasıl mı?
İlk önce sirke ile ilgili üç beş hatırlatma yapalım.
Sirke özünde bir asit türüdür ve bu asitin kimyasal adı  “Asetik Asittir”.
PH değeri 4,5- 5 aralığındadır.
Piyasada sirke üretimi iki yolla yapılır.
Birisi hiç meyve kullanılmadan inorganik olarak kimyasal yolla üretilen “asetik asite, meyve aroması ve renklendirici katılarak yapılan ve oldukça ucuza satılan sirkelerdir...
Piyasa da satılan sirkelerin çoğunluğu bu yolla üretilen sirkelerdir...
İçinde asitten başka hiç bir enzim, mineral ve organik madde, probiyotik bulunmaz...
Tat ve lezzet olsun diye, bir de yoğunlukla  kimyasal sirkeler sanayileşmiş “turşu sektöründe” kullanılır...
Bu sirkeler cansızdır.
Yani evin mutfağına sokulmayacak kadar gıda ötesi bir zararlı haline dönüştürülmüş, kimyasal maddeden başka bir şey değildir.
İkinci üretim şekli “şekerli meyvelerin” sularından elde edilir.
 Herhangi bir meyvenin suyu ve parçaları bekletilerek doğal yolla meyvede ki şekeri önce alkole, sonra sirkeye dönüştüren ve  “Asetik Asit” üreten bakteriler sayesinde doğal yola elde edilir...
İşte içinde probiyotik yani faydalı bakteriler, enzimler ve mineraller olan sağlık için faydalı gerçek sirke bu yolla üretilen sirkedir... 
Tat ve lezzet unsuru da bu faydalarının yanında bizlere ilave hediyesidir. 
Ve elbette içinde hayatın olduğu “canlı” bir üründür.
İçinde meyve şekeri olan her meyveden doğal sirke yapılabilir. 
Üzüm hariç diğer meyvelerin şeker oranları sirke oluşumuna sebeb olan bakterilerin, sirkenin olgunlaşmasına kadar sürecek dönemde beslenecekleri   miktarda  yeterli şekere sahip olmadıkları için, yapımı esnasında içlerine bal, şeker ya da  bulgur gibi gıdalar ilave edilir.
Sadece üzümün böyle bir desteğe ihtiyacı yoktur. 
Onun sahip olduğu meyve şekerleri fazlası ile bünyesinde bulunmaktadır.
Elma da  güzel bir sirke yapımı için yeterli şekere sahip değildir ve ilave şekerin ya da şekere dönüşecek karbonhidratların ( bulgur gibi ) elma sirkesi yapımında kullanılmasına ihtiyaç duyulur.
Yani saf elma suyundan içine hiç bir şey katılmadan kaliteli sirke elde edilemez.
En güzel, muhteşem tat ve lezzet sahibi ve de sağlık açısından eşsiz sirkeler ancak siyah üzüm suyu ve kabuğu kullanılarak üretilen sirkelerdir.
Şimdi gelelim yazımızın  konusunun “bam teline” !..
Elma sirkesinin propagandasının arkasında “ABD ve AVRUPA” ülkelerinin “elma lobilerinin” pazar payını arttırma gayret ve çabaları yatmaktadır.
Bu ülkelerde “üzüm”, şarap yapımı ve tüketiminde kullanılır. 
Üzümden elde edilen şarabın katma değeri ve kazancı elbette sirkeden çok çok daha fazladır.
Şarap kültürü ve pazarı büyük ve de vazgeçilmez olan ülkeler bu sebeple “üzümü” öncelikli olarak şarap sektöründe değerlendirirler. 
Ancak, bozuk ve kalitesiz şarap stoklarını sirke üretiminde kullanırlar. 
Üzüm üretimlerinin yüzde 99’u şarap üretiminde kullanırlar.
Sirke yapımında ise üzümden doğan meyve açığını elma ile kapatırlar.
Bilhassa Avrupa başta olmak üzere ABD’de de elma üretimi çok çok fazladır.Avrupa’nın İklim koşulları ve coğrafi konumu elma yetiştirmeye en uygun bölgelerdir. 
Seçilerek aynı boy ve standartta pazara sunulan birinci sınıf kaliteli elmalardan sonra ikinci kalite ve kusurlu, hasarlı elmalarda meyve suyu fabrikaları başta olmak üzere olmak meyve konsantresi ve sirke üretiminde kullanılır.
Oldukça bol üretilen bu elma sirkelerinin ciddi pazar paylarına ihtiyacı vardır.
İşte bunun için kollar sıvanır ve “emperyal liberal ekonominin” çarkları dönmeye başlar.
Üniversitelerde finansman desteği ve katkılar verilerek yaptıkları “elma sirkesinin” analizleri ile ortaya çıkarılan bilgilerin yorumları yayın haline getirilir. 
TV programlarında yemek,diyet ve sağlıklı beslenme programlarında sunucular ayarlanır ve “elma sirkesi” övülür de övülür.
Maalesef bizim “milli refleks ve önceliklerden” uzak akademisyenlerimiz ve gıda sektörümüz, tembel tembel yatarken bir bakarsınız medyamızın beleşçi, taklitçi ve de lobilerin parasına tav “medya” kuklaları ABD ve BATI medyasından devşirilen  “Elma sirkesi”’propagandasının borazanı olurlar.
Artistler, yemek ve diyet proğramlarını sunanlar  “elma sirkesi” üzerine övgüler düzerler. 
Elma sirkesinin pazar payını arttırmak için yurt dışında yapılan elma lobilerinin benzer faliyetlerini Türkiye’de üretilen eşsiz ve rakipsiz meyveler için yapmak kimsenin aklına gelmez ne hikmetse..
 Acaba niçin  üniversiteler başta olmak üzere hiç bir gıda sektöründe  ve tarımsal üretimde örgütlü sivil toplum örgütünün aklına bu tür araştırmaları destekleme gelmez?Bürokrasi desen zaten  böyle teknik ve taktik bir konuyu düşünüp aklına bile getirmez.
Elma sirkesi ile Üzüm sirkesinin üm içerikleri ve bünyelerinde bulunan enzimlerin neler olduğu ve probiyotik güçleri hususunda karşılaştırmalı olarak kamuoyunun anlayacağı şekilde bugüne kadar acaba  kaç araştırma ve yayın yapılmıştır derseniz ?!!..
Üzüm ve Zeytin çok özel ve hiç bir meyveye benzemeyen özellikler taşıyan meyvelerimizin başında gelir. Bu iki meyvenin ilginç özelliği, üzümün suyunda ve zeytinin yağında, üretildikleri toprak yapısına ve iklim şartlarına bağlı olarak bir çok meyvenin aromasını, lezzetini ve kokusunu bünyelerinde toplamaları ve yerken de bu tadları hissedebileceğiniz  ender iki meyve olmalarıdır. Taze sıkılmış soğuk sıkım zeytin yağını tattığınızda, sevdiğiniz meyvelerin taze iken bilinen tatlarının karmaşık bir aromasını hemen hissedersiniz. 
Üzüm suyundan elde edile şıra, şarap ve sirkede farklı meyve tatarlarını bünyesinde taşır. Hatta bir çok şarap tanıtımlarında profesyonel “tadımcılar” farklı şarapların üstünlüklerini, kalite ve lezzetlerini öne çıkarırken bazı meyvelerin isimlerini söylerler. Böğürtlen, Ahududu, taze elma, kiraz gibi.
Kısaca Üzümün içinde elma dahil bir çok  meyvenin aroma ve lezzet özellikleri varken, elmada sadece elma meyvesinin özel karakteristik tat ve özellikleri vardır. 
Özetle Üzüm bir çok meyvedir, fakat elma sadece elma ve armutta sadece armuttur.
Üzümün Anavatanı ve genetik merkezi Anadolu ve Kafkasya’dır. Tüm dünyaya bu bölgelerden yayılmıştır. İlk asma bağlarının ve şarap üretiminin Arkeolojik buluntuları 10 bin yıl öncesine dayanır ve Diyarbakır, Lice’de bulunmuştur.
Elma sirkesi üzerinden anlatmaya çalıştığım esas mesele şudur. 
“Emperyal pazar ekonomileri”  hangi ürünü ve türevlerini reklam ediyorlarsa 
bilin ki bu çalışmalar kendi ülkelerinin ekonomik çıkarına ve önceliklerine dayanır. Sağlık açısından yapılan propagandalar ise bu reklamların vazgeçilmez oltalarıdır.
Mesela size bu olaya örnek iki üründen daha bahsedeyim : 
Brüksel lahanası ve Brokoli…
Tohumlarında tamamen dışa bağımlı olduğumuz ve artık Türk mutfağına sokulmuş pazar payı hızla büyütülen iki sebzedir Brüksel lahanası ve Brokoli !…
Brüksel Lahanası ve Brokolinin faydaları diye yazın, internette onlarca yabancı kaynaklardan aşırılmış araştırma ve yayın görürsünüz. 
Halbuki bizim coğrafyamızın yüz yıllarca tanınan, bilinen ve severek yenilen her çeşit lahanası ve karnıbaharı üzerine aynı oran ve derinlikte bir yazı yayın ve överek öne çıkaran tek bir bilimsel makaleyi aynı internette göremezsiniz. Aslında Brüksel lahanası, bildiğimiz lahanadan ve Brokolide, bildiğimiz karnıbahardan melezleme yöntemi ile elde edilmiş, özünde çok farkı olmayan iki sebzedir.
Fakat bizde üretilen karnıbahar ve Lahananın yerli tohumları elimizde var olmasına rağmen her yıl brokoli ve Brüksel lahanasının tohumlarını ithal etmek mecburiyetindeyiz.
Sirke üzerine yazalım derken iş nerelere geldi. 
Aslında “Milliyetçiliği” sadece güvenlik parantezine sıkıştıran ve böyle algılanması işlerine gelen çevreler gidişattan oldukça memnun. 
Sadece “kanla yapılan” vatan savunmasının sınırlarına hapsedilmeye çalışılan ve çoğu zamanda “aşırılığı” ırkçılıkla suçlanıp tokatlanmaya çalışılan “milliyetçilik” olgusundan; “emperyal güçler” fazla endişe etmez. 
Onlar asıl “milli bir şuurla “ ayağa kalkacağından korktukları “alın teri ve emek milliyetçiliğinin” vatan coğrafyasında milletle buluşmasından korkarlar ve bunun önlemini alırlar.
Tarımın yerlerde sürünmesinin, gıda sektörünün sağlığımızı tehdit eden canavarlıklarının kaynağı ne zannediyorsunuz ?
Silahlı terör örgütleri yılda kaç kurşun sıkarak kaç vatandaşımızın böbreklerini, ciğerlerini iflas ettirebilirler.? 
Buna karşılık “nişasta bazlı şeker” yedirilen kaç çocuğumuz ve vatandaşımız  kronik hastalıkların pençesine her yıl düşürülmektedir?
Milliyetçilik bayrakla, vatanla söze başlar ama, unutmayın zafere ulaşan imzasını ancak  alınteri, emek ile, milli hassasiyetle planlanan ve rakip tehditlere duyarlı ve de kapalı “üretim” ile atar. 
Atatürk cephede kazandığı zaferlerini, Anadolu’nun üretim gücü ile “milli şahlanışla” ayağa kaldırmasa ve yatırımlar ile taçlandırmasa idi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilk kuruluşundan sadece 15 yıl sonra Dünyada adından saygı ve övgü ile söz ettirebilir miydi?
Şimdi söyleyin bakalım. Üzüm sirkesi mi? Elma sirkesi mi?
Brüksel lahanası mı? yoksa Bafra, Ulukışla lahanası mı?
Brokoli mi? 
Beyaz karnıbahar  mı?
Daha sırada siyah turbumuz ve şalgamımız da var.
Bir gün onlarıda anlatırız inşallah. 
Sağlıkla kalın..

Hamdi Arabacıoğlu

22 Eylül 2024 Pazar

FABRİKALARIN LİSTESİ

Atatürk'ün açtığı fabrikaların tam listesi.

Kolay mı hem Osmanlı'nın borcunu ödeyip hem yurdun dört bir yanına fabrikalar kurmak?

➡️1-Ankara Fişek Fabrikası (1924)
➡️2-Gölcük Tersanesi (1924)
➡️3- Şakir Zümre Fabrikası (1925)
➡️4-Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925)
➡️5-Alpullu Şeker Fabrikası (1926)
➡️7-Uşak Şeker Fabrikası(1926)
➡️8-Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926)
➡️9-Bünyan Dokuma Fabrikası (1927)
➡️10-Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927)
➡️11-Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1928)
➡️12- Ankara Çimento Fabrikası (1928)
➡️13-Ankara Havagazı Fabrikası (1929)
➡️14-İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası (1929)
➡️15-Kayaş Kapsül Fabrikası (1930)
➡️16-Kayseri Uçak Fabrikası
➡️17-Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1931- Genişletildi)
➡️18-Eskişehir Şeker Fabrikası (1934)
➡️19-Turhal Şeker Fabrikaları (1934)
➡️20-Konya Ereğli Bez Fabrikası(1934)
➡️21-Bakırköy Bez Fabrikası (1934)
➡️22-Bursa Süt Fabrikası (1934)
➡️23-İzmit Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1934 Temel Atma)
➡️24-Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934 Temel Atma)
➡️25-Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934)
➡️26-Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1934)
➡️27-Isparta Gülyağı Fabrikası (1934)
➡️28-Ankara, Konya, Eskişehir ve Sivas Buğday Siloları (1934)
➡️29-Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1935 - Tamamlandı)
➡️30-Kayseri Bez Fabrikası (1934 Temel Atma)
➡️31-Nazilli Basma Fabrikası (1935- Temel Atma)
➡️32-Bursa Merinos Fabrikası (1935 Temel Atma)
➡️33-Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935 Temel Atma)
➡️34-Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1935)
➡️35- Ankara Çubuk Barajı (1936)
➡️36-Zonguldak Taş Kömür Fabrikası (1935)
➡️37-Barut, Tüfek Ve Top Fabrikası (1936)
➡️38-Kırıkkale Çelik Fabrikası
➡️39-Malatya Sigara Fabrikası (1936)
➡️40-Bitlis Sigara Fabrikası (1936)
➡️41-Malatya Bez Fabrikası (1937 Temel Atma)
➡️42-İzmit Kağıt Ve Karton Fabrikası (1934- Temel Atma)
➡️43-Karabük Demir Çelik Fabrikası (1937- Temel Atma)
➡️44-Divriği Demir Ocakları (1938)
➡️45-İzmir Klor Fabrikası (1938- Temel Atma)
➡️46-Sivas Çimento Fabrikası (1938-Temel Atma)

ADALET DEDİĞİN...

FRANKFURT TARİHİNE GEÇEN OLAY 

Olay 1506'da Frankfurt'ta kaydedilmiştir. Bir tüccar 800 lonca kaybeder. Yoldan geçen bir marangoz da tesadüfen bu tüccarın çantasını bulur. Son derece dindar olan   marangoz cüzdanı bulduğunu kimseye söylemez ve bu kadar çok para kaybının farkedilmesinin mümkün olmadığını değerlendirir ve sahibinin bu parayı arayacağını düşünür.  

800 lonca ne kadardır? O zaman, 40 lonca için iyi bir at satın alınabildiğinde yaklaşık 20 at bedeli kadardır.

Bir gün marangoz kiliseye gider. Rahibin, Frankfurt'a giren tüccarın 800 lonca kaybettiğini ve bulanın   100 lonca ile ödüllendirileceğini duyurur.

Bunun üzerine marangoz parayı getirir ve Rahibe teslim eder.

Tüccar gelir ve çantayı alır. Ancak marangoza, vadetmiş olduğu 100 loncayı ödemeyi reddeder. Marangoza 5 lonca uzatır. Marangoz tüccara sözünü tutmasını  söyler. Açgözlü tüccar, vaat edilen 100 loncayı vermemek için cüzdanında 800 değil 900 lonca olduğunu iddia eder. Marangozun çantadan para aldığını iddia eder. Rahip, marangoz için ayağa kalkar. Marangozu tanıdığını ve onun dürüst bir adam olduğunu söyler. Asla böyle bir şey yapmayacağını söyler. Tartışma kızışır. Rahip, tüccarı ve marangozu Frankfurt mahkemesine götürür.

Hakim süreci başlatır. Tüccara, İncil'e elini  koyarak 900 lonca kaybettiğini  yemin etmesini söyler. Tüccar tereddüt etmeden elini İncil'e koyar ve yemin eder. Yargıç, marangoza 800 lonca bulduğuna yemin etmesini söyler. Marangoz da elini İncil'e bastırarak yemin eder.

Herkes merakla hakimin kararını bekllemektedir. Hakim her şeyin gün gibi açık olduğunu belirterek, “Marangoz 800 lonca buldu ve tüccar 900 lonca kaybetti. Yani marangozun bulduğu kese tüccarın değil. Dolayısıyla marangozun bulduğu   para, sahibi çıkmadığına göre Marangozun kendisine aittir. Tüccar ise  kaybettiği  900 loncasını aramaya devam edebilir” ,kararını verir.

Fakir bir marangozun haklarını reddeden cimri bir tüccar adil bir yargıç tarafından cezalandırılmış ve bu olay Frankfurt tarihine geçmiştir.
Alıntı