1800'lerde İstanbul'da 1000'e yakın meyhane vardı. Bunların 80 kadarı ELİT kesimin gittiği ve "GEDİKLİ" olarak anılanı YASAL,
900'den fazlası da ORTA sınıfın gittiği ve "KOLTUKLU" adı verilen YASAL olmayan meyhanelerdi.
ALT kesim ise " AYAKLI " adı verilen seyyar meyhanecileri tercih ederdi.
Osmanlı'da kimi meyhanelerin önünde bekleyen küfe hamalları mevcuttu. Özellikle Galata civarındaki meyhanelerde bekleyen bu hamallar meyhaneden çıkan sarhoş insanları evlerine taşıyordu.
" KÜFELİK OLMAK " deyimi de buradan geliyor.
Bu meyhaneler bir nevi hamalların gece mesaisi yaptığı yerlerdi. Şimdi Haliç'in iç taraflarında çürümeye terk edilen eski Galata Köprüsü'nden bir önceki ahşap Galata Köprüsü'nün Karaköy tarafındaki girişinde bulunan hamalların dinlenmesi için yapılmış " MOLA SETİ"üstüne yüklerini dayamış dinlenen hamallar... " MOLA TAŞI " ya da " MOLA SETİ " denilen bu özel yerler, taşıma yolu uzun olan sırt hamallarının taşıdıkları ağır yükleri ve sırtlıklarını (semer de denirmiş onlara) bir süre dayayıp dinlendikleri özel olarak çok işlek yol güzergâhlarına yapılmış setlermiş...
Aşağıdaki fotoğrafta ahşap Galata Köprüsü üzerindeki bir mola taşı üzerine, fıçı ve küfesini
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder