Translate

30 Mayıs 2025 Cuma

BİR AVUÇ YER !

Dünyadan ne kadar yer kalacak?”

Tolstoy’un hikâyesinde, fakir bir köylü cömertliğiyle bilinen bir kraldan toprak ister.
Kral der ki:
“Sabah güneş doğarken yola çık. Akşama kadar yürüdüğün tüm arazi senin olacak. Ama bir şartla: Güneş batmadan başladığın yere dönmelisin. Dönemezsen hiçbir şey alamazsın.”

Köylü sevinçle kabul eder. Sabah yola koyulur. Sulak araziler, meyve bahçeleri, pınarlarla dolu verimli topraklar görür. “Ah Ya Rab, ne güzel yerler!” diyerek durmadan ilerler.
Fakat bir an döner ve güneşin batmak üzere olduğunu fark eder!
“Yetişemezsem hepsi boşa gider!” diyerek koşmaya başlar.
Koşar, koşar, tam başladığı yere ulaşır… ama oracıkta düşüp can verir.

Kral, onun için bir mezar kazdırır. Bir çubukla toprağı işaret eder ve der ki:
“İnsana dünyada kalan yer işte bu kadar.”

28 Mayıs 2025 Çarşamba

YOL HİPNOZU

YOL HİPNOZU NEDİR ?

Yol hipnozu çoğu sürücünün bilmediği ve farkında olmadığı bir fiziksel durumdur.

Yola çıktınız 2.5 saat sonra yol hipnozu başlar , hipnoz olan sürücünün gözleri açıktır .

Ancak gözün gördüğünü beyin kayıt etmez , analiz etmez .

Yol kenarında duran araca veya önde giden TIR' a arkadan çarpma kazalarının bir numara sebebi YOL HİPNOZU dur .

YOL HİPNOZU olan sürücü çarpma anına kadar son 15 dakika hiçbişey hatırlamaz .

Kaç km hızla gittiğinin , önündeki aracın hızını analiz edemez , genellikle çarpışma 140 km ve daha üzeridir .

YOL HİPNOZU 'ndan korunmak için 2-2.5 saate 15 -30 dakika durmak hava almak , kahve içmek gerekir .

Yol hipnozu uzun yolda 4. Saate zirve yapar . Film tamamen kopmuş olur.

Yolda giderken belli yer ve araçları not edip hatırlamak yapmak gerekir .

Son 15 dakika hiçbişey hatırlamıyorsan kendini ve yolcuları ölüme götürüyorsun demektir .

Bu Hipnoz gece daha çok olur ve yolcular da uyuyor ise durum çok vahim olur .

Sürücü her 2.5 saate durmalı ve dinlenmeli , zihni sürekli açık olmalıdır .

Gözler açık fakat zihin kapalı ise , ya ölürsün , ya yaralı veya maddi hasarlı.

24 Mayıs 2025 Cumartesi

ANNELER - MOTHERS

“Cennet annelerin ayakları altındadır.” mealindeki hadisin ifadesi, bütün annelerin cennete gideceği anlamına gelmez. Burada annelerden çok, evlatların annelerine karşı göstermeleri gereken saygıya işaret edilmektedir. Bu anlamda, Allah’ın emirlerine aykırı olmadığı sürece, bütün annelere itaat etmek, saygı göstermek, cennetin önemli bir anahtarıdır ve bu anlamda cennet bütün annelerin ayakları altındadır.



Nitekim, Lokman suresinde Allah şöyle buyurmaktadır:

“Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi zayıflık üstüne zayıflık çekerek onu (karnında) taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (Onun için biz insana): 'Bana ve anne-babana şükret.' diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş, ancak banadır."

"Eğer anne ve baban, bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itâat etme. Ancak onlarla dünyâda iyi geçin. Bana yönelenlerin yolunu tut. Sonunda dönüşünüz yalnız banadır. O zaman ben size, yaptıklarınızı haber vereceğim.” (Lokman, 31/14-15).



22 Mayıs 2025 Perşembe

ŞAİR VE KADIN

KERAMET SENDE OLSAYDI...

Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu.
Sonra o kadın ansızın onu terk etti.      
Adam kadının ardından şiirler yazmaya 
devam etti.
Daha çok yazdı. 
Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu.
Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti 
ve büyük bir şir dinletisi sundu.
Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama "merhaba" dedi.
Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı.
Kadın, "beni tanımadın mı" dedi.
Adam, "hayır tanımadım" dedi.
Nasıl tanımazsın!
Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben; 
Seni şair yapan kadın...
Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi.
“Keramet sende olsaydı, o koluna taktığın
 adam da şair olurdu..

Pablo NERUDA 

Şiir gibi bakan ADAM’lar 
şiirden anlayan KADIN’ları sevmeli.
Sevmeli ki, ziyan olmasın mısralar..

15 Mayıs 2025 Perşembe

PEJOYU BİLEN VAR MI?

"SEN PEJOYU BİLİYON MU?"

Adamın biri, Peugeot (Pejo) marka bir minibüs alır.
Sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. Minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
Yolculardan biri:
-Kaptan yavaş... Bir yere çarpacaz! der.
Şoför:
-Sen Pejo'yu biliyon mu? der.
Yolcu:
-Hayır! der.
Şoför:
-O zaman susacan, der ve devam eder.
Minibüs hızlanmaya devam eder.
Bir yolcu daha seslenir:
-Oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Amca ne bilsin...
-Hayır! der.
-O zaman susacan! der, şoför...
Bu kez bir kadın seslenir:
-Hamileyim! Lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürcem!!!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Kadın:
-Yok! der.
Şoför yine aynı cevabı verir.
Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
-Yavaş git kardeşim, öldürcen bizi!!!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Genç:
-Biliyorum lan, ne olacak? der.
Şoför:
-O zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?

14 Mayıs 2025 Çarşamba

NOTALAR VE MUCİDİ


Müzik sembolleri... 
"Guido D'AREZZO (990-1050), eşsiz zihni müzik notaları yapan kişidir. İşitme duyumuzu koordine etmek için sadece yedi sembol icat etmekle kalmıyor, aynı zamanda tamamen yeni bir ses alfabesi yaratıyor. 
D'arezzo, Orta Çağ müziğinin en büyük teorisyenlerinden biridir. İtalya'da doğdu ve Ferrara yakınlarındaki Pompoz'daki Benedictine Manastırı'nda eğitim gördü. 
Çalışmaları sırasında keşiş, şarkıcıların ayinle ilgili ilahileri ezberlemenin ne kadar zor olduğunu fark eder. 
Bu nedenle, müzisyenlerin doğru tonlara yöneldiği bir müzikal işaret sistemi ile ortaya çıkıyor. 
Notalar, her biri başlangıçta bir harfle işaretlenmiş belirli bir tonla eşleşen dört paralel çizgi üzerinde tasvir edilmiştir. 
O zamanlar kare bir görünümü vardı, ama bugün zaten beş paralel çizgi var ve şekilleri oval. 
Guido’nun dizileri “Ut queant laxis” ilahisinin ilk dizesinin ilk heceleriyle adlandırıldı:

( “ut-re-mi-fa-sol-la..”. ‘Ut’ sonraları ‘do’ olarak değiştirildi ve ‘ti’ adlı yeni bir nota eklendi. Solfej olarak bilinen bu sistem hâlâ kullanılmaktadır. ‘Si’ notası hariç, diğer notaların isim babası Guido’dur.)

Daha yüksek olanlar daha yüksek çizgilerde işaretlendi ve yedi notanın her birinde Guido bir isim verdi: ut, re, mi, fa, sol, la, si. Bunlar, Vaftizci Aziz John'un marşının ilk heceleriydi:

UT queant laxis
REsonare fibris
MIra gestorum
FAmuli tuorum
SOLve polluti
LAbii reatum
Sancte Ioannes.

çevrildiklerinde, bunların  anlamına gelir:

Do-Dominus- (Rab)
Re - Rerum- (Madde)
Miraculum - (Mucize)
FA-Familias Planetarium- (yedi gezegen, yani. Güneş sistemi)
Solis-Solis- ( Güneş)
La Lactea Via- (Samanyolu)
Si-Siderae (Cennettir.)

Tanrı bize müzikle konuşuyor mu yoksa müzik Tanrı'dan bahsediyor mu? 
Bu sanatın ilahi kökeninin gizemi büyüktür. 
Guido D'AREZZO, notları yazarken 33 yaşında olduğunu ve başlangıçta kilise müziğini yapan müzisyenleri kolaylaştırmak için müzikal işaretler yaratıldığını söylüyor.
D'arezzo'nun notaları, kendimizi müzikle geliştirmemize yardımcı olan dildir.
 Bu, insanlar arasında iletişim kurmanın en iyi yollarından biridir. Sürekli değişen ve gelişen, ancak binlerce yıl önce olduğu kadar büyüleyici olan bir dil."
Alıntıdır.

8 Mayıs 2025 Perşembe

ÇENGELLİ İĞNE KAÇ YAŞINDA

Bazı fikirler doğar ve ilk andan itibaren tamamlanır. Onarıma, daha fazla geliştirmeye, modernizasyona ihtiyaçları yoktur.
Oldukları gibi kalırlar.

Bunun mükemmel bir örneği 1849 yılında Walter Hunt tarafından icat edilen çengelli emniyet iğnesidir.
Basit bir metal parçası, zekice bir şekilde bükülmüş ve 170 yıldan fazladır neredeyse değişmemiştir.

Mesele her zaman karmaşıklık ya da sürekli yenilik değildir.
Bazen bir fikrin büyüklüğü, en başından itibaren en iyi fonksiyon ve şeklini birleştirdiği için değiştirilmeye gerek olmaması gerçeğinde yatar.

5 Mayıs 2025 Pazartesi

Seçim ve Eğitim...

Bir dişi kartal, yavrularının babasını nasıl seçer?
Önüne gelen ilk kartalı seçmez. Onu sınar.

Bir ağaçtan bir dal koparır, gökyüzüne yükselir ve daireler çizmeye başlar.
Etrafında erkek kartallar uçarak onu etkilemeye çalışır.
Birden dalı bırakır.

Ve sınav başlar.
Erkek kartallardan biri dalışa geçer, dalı havada yakalar ve onu nazikçe — gagasını onun gagasına değdirerek — geri verir.
Dişi kartal tekrar bırakır.
Yine ve yeniden.
Eğer her seferinde erkek kartal onu kusursuz şekilde yakalamayı başarırsa — ancak o zaman onu seçer.
Çünkü bir gün, bu erkek kartal çok daha değerli bir şeyi — düşmekte olan yavrularını — yakalamak zorunda kalacaktır.

Birliktelikten sonra çift, yüksek bir kayalığın üzerine sağlam dallardan oluşan bir yuva yapar.
Daha sonra, kendi vücutlarından tüyler kopararak yuvanın içini yumuşacık yaparlar.
İşte dişi kartal yumurtalarını buraya bırakır.

Yavrular doğduğunda, anne ve baba kartal onları kanatlarıyla örter, besler, güneşten ve yağmurdan korurlar.
Yavrular büyür, güçlenir, tüyleri çıkmaya başlar.
Esnemeyi, dengede durmayı, vücutlarının altındaki rüzgârı hissetmeyi öğrenirler.

Ve sonra… asıl ders başlar.
Baba kartal yuvayı bozmaya başlar.
Kanatlarıyla dalları sallar, yumuşak tüyleri söküp atar — geriye sadece sert çubuklar kalır.
Rahat yuva artık huzursuz bir yer olmuştur.

Yavrular anlamaz.
Neden bir zamanlar onları seven anne babaları artık uzak durur?
Neden artık yiyecek getirmezler?

Anne kartal biraz uzağa konar, gagasında taze bir balıkla.
Yavaşça yemeye başlar — ama yavruların erişemeyeceği bir mesafede.
Yavrular çığlık atar, çağırır… ama kimse gelmez.

Ve işte o zaman olur:
Yavrular kıpırdanır, zorlanarak yuvadan çıkmaya başlar.

Bir tanesi dengesini kaybeder, düşer.
Kayalıklardan aşağıya savrulur.

Ama yere çakılmadan önce, dalı havada yakalayan o baba kartal yıldırım gibi dalışa geçer ve onu sırtında yakalar.
Yuvaya geri getirir.

Ve bu alıştırma tekrar eder.
Yeniden.
Yeniden.

Ta ki bir gün, düşerken yavru kartal kanatlarını açıp rüzgârı yakalayana ve uçana kadar.

İşte o zaman, anne ve baba onu balık tutulan nehirleri keşfetmeye götürür.
Artık yemeği onun gagasına vermezler.
Kendi başına nasıl hayatta kalacağını öğretirler.

Kartallar yavrularını böyle büyütür:
Evet, sevgiyle — ama aynı zamanda sınavla, cesaretle ve bilgelikle.

Çünkü anne, çocuklarının yere çakılmasına asla izin vermeyecek bir eş seçmiştir.
Çünkü kartal yavruları uçmayı öğrenmek zorundadır — hayatları boyunca yuvada kalmak için değil.

Ve belki de…
Belki bizlerin de kartaldan öğreneceği bir şey vardır:
Sevgi, eğitim ve sevdiklerimizi uçmayı öğretme sanatı hakkında.