Translate

31 Mart 2024 Pazar

DÜNYANIN SIFIR NOKTASI


Bütün yollar Roma'ya çıkar" çok bilinen sözdür. Zannedilir ki İtalya'nın başkenti Roma için söylenmiştir. 

Ama kastedilen Roma, Nouva yani Yeni Roma, yani Konstantinople, yani İstanbul'dur. 

Hikayesi ise şöyledir:

Bizans İmparatoru Büyük Konstantin 
(272- 337), sadece beş bin kişinin yaşadığı Byzantium'u, Roma İmparatorluğu'nun başkenti yapmak ve yeni bir şehir yaratmak için 324 yılında kolları sıvar ve yedi tepeli şehri 14 bölgeye ayırarak işe koyulur.

Büyük bir saray (İmparatorluk Sarayı), Senato Sarayı, Aya İrini Kilisesi, Kutsal Havariler Kilisesi (bugün yerinde Fatih Camisi vardır), Ayasofya (başlar ama bitiremez), otuz üç bin kişilik bir Hipodrom, su kemeri, kendi adını taşıyan heykellerle süslü bir meydan (Çemberlitaş), annesi Augusteum adına bir meydan inşa edilir ve şehir ülkenin her tarafından getirilen antik sanat eserleri ile süslenir.

Şehrin korunması için eski surlar yıkılır ve yerlerine bugün hiçbir izi kalmayan Konstantin Surları inşa edilir. Ayrıca Ayasofya'nın önünden başlayarak Mese adıyla büyük bir bulvar (bugünkü Divanyolu Caddesi) açılır.
Altı yıl süren faaliyet sonunda ortaya muhteşem ve modern bir şehir çıkar. 11 Mayıs 330 Pazartesi günü geldiğinde yapılan büyük bir törenle Byzantium, Roma İmparatorluğu'nun başkenti olur ve şehre senatonun da kararıyla Nuova Roma- Yeni Roma adı verilir. Büyük törenlerle kutlama yapılır.

İki yıl kadar geriye döndüğümüzde yani inşaatın devam ettiği sırada bir gün baş mimar Leontius, İmparator Konstantin'e bir konuyu açar:
"Majeste, imparatorluk ailesi yakınlarının, senatörlerin ve devlet ileri gelenlerinin oturması için Kutsal Havariler Kilisesi'nin olduğu bölgeyi ayırdık. Halk için ayrılan bölge ise Küçük Limanla büyük Liman arası. Gerek küçük Liman ve gerekse Büyük Liman'ın etrafı ticaret erbabına ve denizcilere ayrılmıştır. Daha sonraki yıllarda yerleşim kendi mecrası içinde devam edecektir. Ancak bir noktaya daha işaret etmem gerekecektir. Bizim kanımıza göre Byzantium dünyanın merkezi haline getirilmelidir. Bunun için önce, halen Kudüs'te muhafaza edilen ve İsa tarafından dokunulduğu için kutsal sayılan bir taş vardır. İsmi Milion. Bu taşın getirilip yıkıntı halinde bulunan tapınağın (O sırada henüz Ayasofya yoktur) karşısına yerleştirilmesi uygun olur.
Taşın olduğu yer dünyada (0/ Sıfır) noktası sayılmalı ve bütün mesafeler bu noktadan itibaren ölçülmelidir. Eğer bu gerçekleşirse, taşın hemen yanına bir büro inşa edilecektir. 
Bu büronun görevi başvuranlara o noktadan itibaren uzaklığı ve yolları gösteren haritalar satmak olacaktır. Bir örnek vermem gerekirse, Byzantium'dan Antakya'ya gidecek yolcular ve kervanlar buradan gelip harita satın alacaklar ve Antakya'ya kadar nasıl, hangi yolu takip ederek ve kaç günde gideceklerini bileceklerdir. Ayrıca yollar üzerinde konaklama yerleri de işaret edilecektir. Böylece Byzantium dünyanın merkezi haline gelecektir."

Gerçekten aynen öyle olur. Milion Taşı Kudüs'ten getirilir. Ayasofya'nın karşısına yerleştirilir. 1453 yılına kadar o taşın bulunduğu yer artık dünyada (0) noktasıdır.

Onun için "Bütün Yollar Roma'ya çıkar", sözü Nouva Roma- Yeni roma yani Konstantinople yani İstanbul için söylenmiştir.

Başka bir ülkede olsa, ışıklarla aydınlatılan, özel önem verilen bir müthiş turizm cazibesi ve para basma makinesi haline getirilecek olan Milion Taşı, Ayasofya'nın karşısında pek de fark edilmeden, 1683 yıl boyunca ve zannımca boynu bükük öylece durmaktadır. Üstelik ismi yanlış yazılan tabelasıyla.

Kemal Şahin Talan 
Selanik Platformu Başkanı🇹🇷

23 Mart 2024 Cumartesi

İ L G İ N Ç B İ L G İ L E R

🤔İlginç Bilgiler🤔
Fareler Kusamaz.🐭
-Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.🐍
-Bal bozulmayan tek gıdadır.🐝
-Zürafalar yüzemez.🦒
-Yılanlar duyamaz.🐍
-Karıncalar uyuyamaz.🐜
-Kirpiler suda batmaz.🦔
-Kutup ayıları solaktır.🐻
-Sineklerin 5 tane gözü vardır.🦗
-Yunuslar bir gözü açık uyurlar.🐋
-Develerin 3 tane kaşı vardır.👀
-Fil zıplayamayan tek memelidir.🐘
-Sığırların 4 tane midesi vardır.🐄
-Kangurular geri-geri yürüyemezler.🦘
-Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.🐎
-2600 kadar kurbağa cinsi var.🐸
-Yetişkin bir ayı at kadar hızlı koşabilir.🐻
-Sadece domuzlar güneşten yanabilir.🐽
-Sadece dişi sivrisinekler ısırır.🤣
-Bir insanın su ve yemek olmadan yaşayabildiği en uzun süre 18 gündür.😲
-Karınca kendi ağırlığının 10 katını taşıyabilir.💪
-Paraguay dünyanın en yağışlı bölgesidir. Bölgede yağmur neredeyse ara vermez.☔️
-Dünyada 2000 e yakın halk ve 3000 e yakın 
dil var🗣
-Ortalama bir buzdağı 20,000,000 ton gelir.☃️
-Hapşırdığımız zaman kalbimizde dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarımız bir an için durur.🎯
-Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır.🙈
-Kadınlar erkeklere oranla iki kat daha fazla göz kırparlar.🤷🏻‍♀️
- Sarışınların esmerlere göre daha fazla sacı vardır.🙇‍♀️
-Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler.🤦🏻‍♀️
-İnsan yılda en az 1460 rüya görür.🧚‍♀️
-İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.🧿
-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.🐜
-Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.😜
-Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.🐔
-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.🪐
-İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.🏃‍♀️
-Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz.🙅🏻‍♀️
-Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.🙋🏻‍♂️
-Günde hiç durmadan 24 saat sayı saysanız,
1 trilyona ulaşmanız 32 yıl alır.😳
-Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.🥳
-Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.🤭
-13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz.❌
-Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. 
Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.🙄
-Salatalığın yüzde 96'sı sudur.🥒
-Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.🦷
-Coca-Cola'nın orijinal rengi yeşildir.🤑
-Uranüs çıplak gözle görülen bir gezegendir.💫
-Bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk 
sayısı 69.😳
-Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.🥺
-Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 
1 milyondur.😵
-Kurşun geçirmez yeleği, yangın çıkışını, cam sileceğini ve lazer yazıcıyı kadınlar icat etmiştir.
☺️☺️

20 Mart 2024 Çarşamba

KENDİ CENAZE NAMAZINI KILAN ŞEHİTLER....

KENDİ CENAZE NAMAZINI KILAN ŞEHİTLER OLUR MU, OLMAZ MI ? 

Demeyin... Tamamen gerçek bir hikayeden alıntıdır.

Babamın dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm, evimize misafir gelirdi. "Oğul" diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. 

Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış; Sakarya, Dumlupınar'da savaşmış. 

Ancak İzmir'in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki? Şerbet içmek kadar kolaydı. "Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale'de !" derdi sık sık. Olur muydu??

Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperlerdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı hücum için emir bekliyor. 

Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin... Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor...

"Yavrularım... Aslanlarım... Biraz sonra Cenab-ı Rabb'ül Alem'in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim...Haydi ! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim..."
Teyemmüm edilir... Bekleme devam etmektedir. 

Biraz sonra Yüzbaşı; 
" Çocuklarım... Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz... Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım..."

" Kabe Karşımızda... "

Arkadan Ali çavuş bağırır. " ER KİŞİ NİYETİNE... "
O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti.

Onlar Allah'a verdiği sözü tuttular...

🤲🤲🤲🤲

~Alıntı~

14 Mart 2024 Perşembe

TIBBİYELİ HİKMET....

14 Mart’ın Anlamı.. 

1960’lı yıllarda “Ayaküstü Gırgır’ın nezaketli ustası” olarak tanınan Orhan Boran, güzel Türkçesi, kibar esprileri, nezaketi ve pürüzsüz sesiyle radyonun unutulmaz sesleri arasında yerini almış bir mizah ustasıydı. Türkiye’nin ilk talk-show’cusuydu. Sahnede canlandırdığı Yuki’si, Şişko Necmi’si, Stelyo’su, kayınbiraderi, kaynanasıyla tanınırdı. Tıbbiyeli Hikmet’in Hikmet Boran’ın oğlu olduğu pek bilinmezdi. Kendinden bahsetmeyi sevmeyen babası Tıbbiye’de ve Kurtuluş Savaşı’nda yaşadıklarını oğluna anlatmamıştı. Oğlu babasını başkalarından dinlemişti.

Hikmet, Tıbbiye Mektebi’nde (İstanbul Üniversitesi) okurken, 13 Kasım 1918’de İstanbul, İngilizler ve Fransızlar tarafından 
işgal edilmişti. 1919’un Mart ayında İngilizler, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi ele geçirmek istemişler, Tıbbiyeliler İngilizler’e karşı ayaklanmışlardı. Üçüncü sınıf talebesi Hikmet önderliğinde büyük bir gösteri yapmışlar, 14 Mart günü okulun iki kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı asarak tepkilerini göstermişlerdi. Bu gelenek her 14 Mart’ta tekrarlanmaktadır. 

Orhan Boran, 1978’de Milliyet Yayınlarında basılan “Leyleğin ömrü” isimli anı kitabında babasından bahseder. Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi’ni yaparak bütün yurttaki milli mücadele çabalarını bir elde toplamaya çalışmaktadır. Fakat zaman çok zor ve tehlikeli şartlar içindedir. Kendi arkadaşlarını da birer ilden temsilci göstermek suretiyle ancak 38 kadar delege sağlayabilmiştir. Fakat bu delegelerin içinde biri vardır ki, en körpe çağındadır. Askeri Tıp Okulu’nun öğrencisi olan Hikmet Efendi, askeri-sivil bütün tıp öğrencileri adına, İsmail Fazıl Paşa (Cebesoy) ve İsmail Hami Bey (Danişment) ile birlikte İstanbul’un üçüncü delegesi olarak Sivas Kongresi’ne gelmiştir. 

Yurt sevgisinin eşsiz örneğini veren bu genç öğrenci, aynı zamanda ulusal bağımsızlık konusunda da son derece idealist ve cesurdur. O kadar ki, Manda meselesinin görüşüldüğü Sivas Kongresi’nde, bizzat Mustafa Kemal Paşa’ya, “Delegeleri bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya, bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler, Mandayı kabul edemem. Manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddederim. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz” demiştir. 

Sivas’tan dönen Hikmet Efendi yakın arkadaşı Yusuf Balkan ile birlikte tekrar Anadolu’ya geçip Ankara’ya gitmiş ve milli mücadele uğrunda hizmet için Mustafa Kemal Paşa’nın emrine girmiştir. Bir yıl kadar sonra İstanbul’a dönmüş ve tahsilini ikmal etmiştir. …Ve aradan yıllar geçmiştir. Günlerden bir gün, sofrasındaki dostları ile eski günleri anan Atatürk, Tıp öğrencisi Hikmet Efendi’yi hatırlar. Hemen bulunup mebus yapılmasını emreder. Fakat Mazhar Müfit Bey (Kansu) üzüntü ile boynunu bükerek Hikmet Efendi’nin öldüğünü söyler. 
Çok üzülen Atatürk sofrayı dağıtır… 

…Oysa ki, Hikmet Efendi sağdır ve Anadolu’nun bir köşesinde doktorluk yapmaktadır. Hiçbir zaman kendini Atatürk’e hatırlatmayı düşünmemiştir.

Orhan Boran kitabında soyadının anlamını da açıklar:

 “Patikoğulları” ‘boyunun son “bey” kişilerinden olduğu için, bu adı almasını önerdiler. Fakat rahmetli pederim kulak bile asmadı. Genç Türkiye’nin insanına daha yaraşacağı için “Boran” (fırtına) soyadını seçti…

Tıbbiye’ye 1915 girişlilerinin tümü Çanakkale’de şehit olmuşlardı. İstanbul’un işgaline karşı Tıbbiyeli Hikmet önderliğinde ilk örgütlü gösteriyi düzenleyen, Kuvayi Milliye’ye katılan Tıbbiyelilerin ruhu yaşamaktadır. Bugün de şehitler vermeye devam ediyoruz. 1 Nisan 2020 ile 03 Mart 2021 tarihleri arasında 118 Tıbbiyeli hayatını kaybetmek pahasına, Korona-virüs salgınına göğsünü siper etmiştir. 14 Mart’ın gerçek anlamı budur. 

Prof Dr : Mustafa Çetiner

Tüm şehitlerimizi saygı ile anıyoruz.